2020 yılı görüp görebileceğimiz en kötü yıl olarak tarihe geçti. 2021 yılının daha kötü olacağına dair yorumlar umut kırıcı olarak karşımıza çıkıyor. Pandeminin bu yıl da devam edeceği, küresel ısınmanın etkilerini gösterip, kuraklık ile yüzleşeceğimizi anlatıp duruyorlar. Nitekim mevsimlerdeki değişiklikleri de görmeye başladık. Geçen yıl Kasım ayında düşen ilk kar bu yıl bugün yani Ocak ortasında geldi. Kış mevsiminin bitmesine 2 ay kala yeterli yağmur da yağmadı, su seviyeleri en dip noktaları gördü.
Evde de su ile ilgili tasarruflar almaya başladık. Çocuklar hala bunun bilincinde pek değiller. Hala çıktıkları odanın ışığını kapatmayı alışkanlık yapamadılar. Suyu idareli kullanmayı sık sık söylüyoruz. Diş fırçalarken suyu boşa akıtmamaları, küçük tuvaleti yapınca sifonu belli ayarda çekmeyi gibi. Çocuklarımıza her geçen yıl daha kötü bir dünya bırakıyoruz. Onların nesilleri de kendilerinden sonrakiler için daha kötüsünü bırakacaklar.
Yılbaşı
Bu yıl yılbaşı kutlamamızı evde aile arasında yaptık. Zaten yönetim de bazı yasaklar getirdi. İnsanlar toplanmasın diye yılbası sonrasını da sokak yasağı ilan etti. Birinin evine gitsen çıkamayacağın için evde kalmayı tercih ettiler. isabetli de bir karardı. Evimizi çok güzel süsledik. Işıklı çam ağacımızı süsledik. Çocuklar için hediye paketlerini agaç altına yerleştirdik. TV de bir kaç müzik programı izledik. Ailecek sofra hazırlayıp yemeklerimizi yedik. Alkolsüz bir yeni yıl geçirdik. Saat 12 yi vurduğunda ise geri sayım yaptık, danslar, müzikler eşliğinde kutlamamızı bitirdik. Kar yağmasını çok istedik ama olmadı.
Duru’nun Doğum Günü – 8 yaş
Duru doğum gününün 2 ay öncesinden sormaya başladı. “Doğum günüme kaç gün kaldı?” Her gün o kadar çok sordu ki bazen cevapsız bıraktığımız oldu. Neden bu kadar çok beklediğini çok anlamadık. Belki yeni yaşın kendisini yetişkin gibi hissettireceği için, belki hediye almak istediği için, belki de ilgi odağı olmak istediği için olabilir. Bu onun gizli dünyası, bilemeyeceğiz. Evi balonlar, süsler ile donattık. Çok güzel bir pasta yaptırdık. Fotograflar çekilip pasta üstündeki mumları üfledik. Kişiye özel çekilmiş, doğum günü şarkıları çaldık. Duru çok mutlu oldu. Hatta annesinin aşırı sayıda fotograf çekilme isteklerine bile karşı koymadı.
Durunun bu yıl mental olarak çok geliştiğini fark ediyorum. Çok mantıklı sohbetler edebiliyor. Cümleleri daha düzgün ve anlaşılır. ifadesini çok güzel yapabiliyor. Yan yana oturup kitap okuyoruz. Ablasını eskisi kadar çok kızdırmıyor, hatta sarılıp onu öpüyor bile. Ben büyüm diyor davranışlarında.
Bazen derslerinde bilmediği birşey olduğu, yada isteği bizi kızdıracak birşey ise kendini içine çekerek cevap veriyor. ses tonu giderek zayıflıyor. Bir kaç kez bu konu üzerinde konuştuk. Özellikle bilmemenin ayıp, utanılacak birşey olmadığını bunu güçlü bir ses ifadesi ile anlatmasını, bilmiyorum, kafam karıştı, anlayamadım kelimelerini kullanabileceğini sık sık söylüyorum. Cılız ses tonu ile birşey sorarsa, tekrarlattırıyorum. Özgüvenli bir şekilde soruncaya kadar tekrar ettiriyorum. Derslerinde bu durum fark yarattı. İfadeleri daha net, daha emin. Soru soran, sorgulayan bir çocuk oldu sonunda. Bilmediği kelimelerin anlamlarını sorabiliyor.
Konuşma bozukluğu
Bir süredir Selin ile ilgili bazı sorunlarımız var. Konuşmasının farklılığı. Cümlelerin sonunu sürekli uzatıyor. O kadar gereksiz, itici, anlam bozukluğu yaratan bir durum. Bir kaç kaç kez kendisini uyardım. Ya konuyu değiştirip kaçıyor, ya da yine nasihat vereceksin demeye başlıyor. Halbuki çocuk zamanlarımızdaki alışkanlıklarımız kemikleşir ve ilerde değiştirilmesi çok zor durumdur. Çocukken şivem olduğunu sonraları acı şekilde öğrenmiştim. Annem – Babam şehirde yaşasalar da köylü ve şiveleri olan insanlardı. Ortaokul yıllarında özellikle kız arkadaşlarım taklitimi acımasızca yapana kadar şivem olduğunun farkında bile değildim oysaki. Bende bir farkındalık oluştu ve insanların kelimeleri nasıl söylediği, vurguları nasıl yaptığına dikkat ederek düzeltmiştim. Aslında bu bir hata olmasa dediğim gibi çocuklar çok acımasız olabiliyorlar. Selinin de aynı bilince sahip olmasını istediğim için birkaç kez uyarsam da olmadı. Hatta taklitini bile yaptım, kızıp gitti. Selin bu konularda inanılmaz sabit bir fikirli çocuk oldu. Yürüyüş bozukluğu da var. Yürürken topuk yerine parmakları ile basıyor. Parmaklarının üstü artık nasırlaşmış ve acıyor. Farkındalık böyle birşey ama nedense onda gelişmedi. Bu durum beni çok üzüyor. ilerde olur mu bilemem ama şuan durum düşündürücü. Yemek olayında da aynı şekilde. Yeni bir yiyeceğin tadına hiç bakmadan bir yorum yapıyor ve kendini kötü olduğuna inandırıyor. Tadına zorla baktırsak bile kötü diyerek konuyu kapatıyor. Kahvaltıları çok kuru ve sıkıcı. Sadece krep, labne peynir, nutella ve yumurtadan ibaret. Bunun kombinasyonunu ne kadar genişletebilirsin ki?
Okul
Pandemi sebebiyle eğitim hala online. Duru derslerine güzel asılıyor. Matematik derslerini eğlenceli hale getirerek harika vakitler geçirdik. Duruya pratik toplama çıkarma işlemlerini öğrettim. Selin Matematik ve Fen derslerinden takviye alıyor. Fakat buna rağmen sınavları çok iç açıcı değil. Matematikten 15 sorudan 3 yanlış yapıyor. Geçenlerde 40 soruluk sınavda 9 kadar yanlışı vardı. Eskiden tek yanlış yapınca ağlayan Selin, artık bu sonucun iyi olduğuna kendini çok inandırmış. Sınav elbette bir başarı kriteri değil. Ama derslere ilgisizliği de arttı. Online eğitim sırasında bilgisayarından başka birşey açabiliyor yada telefonla oynayabiliyor. Özellikle TikTok içeriği üretmek, takipci sayısını arttırmak için uğraşıp duruyor. Kendisini odasına kapatıyor, saatlerce yataktan çıkmadan elinde telefonla oynuyor. Arada bir yanına gidip dikkatini değiştirmeye çalışıyorum. Ona kitaplar sunuyorum okuması için. Ama olmuyor. Dedim ya çok sabit fikirli. Kitap okumaktan nefret ediyor. Bize Harry Potter kitaplarının serisini aldırttı ama annesinin zoruyla okuyor. Ona Simyacı verdim, Şeker Portakalı verdim ama yok, açık nedir diye bakmadı bile. Okuma işini ancak ödev ise yapıyor. Halbuki bir kitabın içine girip karakteri yaşamak ne güzel bir duygu. Duru’yu belki kurtarabilirim.
Hilmiye özellikle çok fazla baskı yapıyor ama kendiside hiç okuma yapmıyor. Arada bir aldığı kitabın bir kaç sayfasını okuyup atıyor. Çocuklar da bunun farkında. Annem okumayıp bize zorla kitap okutturmaya çalışıyor diyor. Hilmiye’nin argümanı ise ben çocukken çok okudum oluyor. Selin sabit ve önyargılı fikirlerini annesinden almış sanırım. Hilmiye de benzer karakterde. zevk için değil görev olduğu zaman okuyor. Diyelim ki bir sertifika sınavı var ve kitaptan çalışması gerekecek. O zaman alır okur, içer resmen. Ama ruhuma iyi gelir, oturup şunu okuyayım demek yerine, telefonu ile vakit geçirir yada çok sevdiği elektrik süpürgesini açarak temizliğe başlar.
Evde rahatsız olduğu bir diğer konu ise, herkes yüksek sesle konuşuyor. Sessizlik yok. Biri bir odada diğeri başka odada, bağırarak sesini duyurmaya çalışıyor. Hele tv yada müzik varsa, bu tekrarlanıp duruyor. Kimse diğerinin yanına gidip usulca sormuyor. Hilmiye bunu çok yaptığı için, çocuklar da bunu aldı. Yan yana iken bile yüksek perdeden çıkıyor. Benimle konuşurlarken şişşt diyorum, kulaklarım sağır değil diyerek indiriyorum. Bakalım bu nasıl düzelecek.
Okullar gelecek hafta yarı yıl tatiline girecek. Sınavlarda aldıkları notlar yerine öğretmen kanaati ile notlar verilecek. Okulların tavırlarından hiç hoşnut olmadık bu yıl. Onların da elbet bir çok sorunları vardır, bilemem. Bu yıl kayıt yenilemesini erken zamana aldılar. Düşünün daha içinde bulunduğumuz dönemin yarı yılı bile gelmemiş. Gelecek yılın kaydını alıyorlar ve bunun da ödemesini bekliyorlar. Aslında online eğitimi bazen daha yararlı buluyorum. Sosyalleşememe dışında bir sıkıntısı yok. Hatta okulların zararlı etkilerinden çocuklar korunuyor. Zararlı etki ne olabilir ki? Ezberci eğitim, gidip gelirken geçen zaman, uyulması gereken kurallar, davranışları baskılayan tutumlar. Çocuklar okullarda istedikleri gibi özgür ve yaratıcı olamıyorlar. Okullar sadece derse dayalı, gelecekte girecekleri sınavlarda başarıyı düşünen tamamen maddi kaygılarla yönetilen kurumlar haline geldi. Bu durum sadece özel okullar için değil, devlet okulları için de geçerli. Onlarda da aylık taksitler olamasa da dolaylı ve zorunlu bağışlar var.