Bittiğim Anlar grubunda epeydir yazı yazmamıştım. Allah da yazdırmasın. Bugün akşam eve yorgun geldim. Biraz yatak odasında kestirdim. Sonra çay içmek için salona geldim. Ama öylesine halsizdim ki kolumu kaldıracak canım yoktu. Servis aracında ısıtıcılar çalışmadığı için hasta oluyorum sandım. 2 gündür donarak işe gidip geliyoruz. Neyse bir hamle yapıp kendime geldim. Herşeye rağmen kalkmalı ve Selin’le oynayarak vakit geçirmeliydim. Yatmak beni biraz daha miskinleştiriyor. Biraz oynaştık, gülüştük baba-kız. Bir ara yoruldum ve koltuğa uzandım. Selin de arkama geçmiş saçımla oynuyordu. Ellerimi uzatım yakalamaya çalıştım fakat kaçtı. Yanıma yaklaştı yine yakalar gibi yaptım yine kaçtı. Bu şekilde biraz yakalamaca oyunu oynadık. Bir ara sıkıldı bıraktı oynamayı. Sonra birden boş anımda koşarak yaklaştı, koltuğun kenarına başını koymak istedi. Koştuğu için biraz sert çarptı. Meğerse koltuğun yan kenarlarında metal bir profil varmış. Üzerinde döşeme olduğu için görünmüyor. O bölüme ağzını bir anda çarptı. Onun acısıyla dengesini kaybetti ve geriye sırtüstü düşerek yere kafasını çarptı.
Önce önemsiz bir düşme sandık. Ama ağzını kocaman açıp sesi çıkmadan ağlamaya başlayınca durumun ciddiyetini anladık. Hilmiye kucağına aldığında kusmaya çalışıyor, ağzı kanlar içinde, bembeyaz dişlerini kanın rengi kaplamış durumdaydı. Bir an ne yapacağımızı şaşırdık. Soğukkanlılığımızı kaybettik. Sonra kan yüzünden midesi bulandı ve bir miktar kustu. Bir an dişini kırdığını ve kırılan dişin boğazına kaçtığını düşündüm. Hemen Selin’in çantasını aldık ve montları giyinip Hisar Hastanesine gittik. Yolda giderken emizik istedi, verdik ve ağlamayı kesti. Doktor muayene etti. Ağzının üst tarafında dişi ile dudağı arasındaki bölüm kanamış. Hafif bir yırtık oluşmuş. Sonra başka bir cerrah geldi, dikiş atmaya gerek olmadığını söyledi. Kafa travması şüphesi ile bizi beklettiler. Normalde 4 saat beklemesi gerekiyormuş. Bize travma ile ilgili bir yazı verdiler, okuduk. Ama orada yazılanlar kızımın başına gelmiyordu. Sonra Selin normale döndü. Kafeteryada meyveli yoğurt ve çubuk kraker yiyen bir çocuk gördü. Elindekilerin aynısından istedi, aldık. Yürümek istiyordu ama ayakkabısını almamıştık aceleden. Eve gitme kararı aldık. Doktor normal saatinde uyutmamızı ve foşkurur derecede kusması olursa hemen getirmemizi istedi. Eve geldik. Yerlerdeki kan ve kusmukları temizlerken Selin de eski neşesine döndü. Gezinip durdu. Yatağa uyuması için yatırırken benden süt istedi. Isıtıp verdim. Konuşa konuşa uykuya daldı.
Bu kötü durumu güzel bir yazı ile noktalamak istiyorum. Selinden güzel bir inci ile. Geçenlerde annesi Selin’in yaptığı bir şeyden “Offff Aman” diye bir cümle kullanmış. Selin bunu duyarda söylemez mi. Ağzını büzüştürüp “uf uf uf aman” demeye başladı. Bu aralar sık sık ağzında sakız oldu. Duvar ve kemer kelimeleri de en sık kullandıkları arasında. Belki de onun konuşmalarından mutlu olduğumuzu anlayıp arkası arkasına bildiği kelimeleri diziyor. Duvar, kemer, kitap, ayşe, bebek, abi, turkcell, ttnet diye uzayıp gibiyor söyledikleri.
En kötü günün böyle olsun canım kızım.