Cumartesi günü Hilmiye’nin gece çalışması vardı. Şengül’ün gece kalmasını istesede ben ısrarla istemedim. Kendi kızıma bakamayacak kadar aciz değilim. Daha öncede bakmıştım, yine bakarım. Hilmiye saat 03:00 gibi evden çıktı. Biz de Selinle yanyana baba kız uyuduk. Gece arada bir mırıldandı, su vermek istediğim zaman çok kızdı. Bizim elimizden artık hiçbirşey almıyor. Uykusunda dahi olsa da… Ama yanına bırakınca kendi başına alıp içiyor. Bu yüzden biberonu eline değecek şekilde yaklaştırdım. Hemen tutup içmeye başladı, tabi bu sırada hala uyuyor ve gözleri kapalı durumda 🙂 Sabah 7:00 e kadar sorunsuz bir şekilde uyuduk. Ne olduysa o saatlerde oldu. Bir anda kabus görüp çığlık atmaya başladı. Uyku ile uyanıklık arasında hala. Etrafındakileri tanımaz durumda. Kucağıma almak istedim çok sinirlendi. Annesini istiyordu. Gerçi annesi yanında olsa da aynı şekilde ağlıyor ve tanımıyor durumda oluyor. Sonra ağlamaktan bir an ses gitti, midesi ağzına gelir gibi oldu. Kusacağını sandım ve çok korktum. Zorla da olsa kucağıma aldım. Sarıldım ona sıkı sıkı. Odada biraz gezindik, susmadı, mutfağa gittik. Mutfakta buzdolabının ışıklı düğmeleri ile uynadı, sakinlenleşti ve sustu. Tekrar yatak odasına yöneldiğimde çığlık atmaya başladı. Odaya girmek istemiyordu. “Çık, çık… Kapı, kapı…” demeye başladı. Salona geçtik. Tv’de müzik kanalını açıp sesini biraz kıstım. Solondaki minik koltuğuna yumuşak minderler koydum. Uyandık yanyana. Hemen uykuya daldı ve tv yi kapattım.
Sonra yatak odasına taşıyayım dedim. Odaya girerken gözlerini açtı ve ağlamaya başladı. Annesini tekrar istedi. Mecburen salona tekrar döndük. Kabusu o odada uyurken görmüştü. Onu gerçek sanıyordu belki de. Ona göre kabus o odadaydı ve girmek istemiyordu. Salonda tekrar uyuduk. Biraz uyumasını izledim. Arada bir tekrar titremeler geliyordu. Tam korkmasına fırsat vermeden yüzümü, yüzüne dayayıp saçlarını okşadım.Yanında olduğumu ve korkmasına gerek kalmadığını hissetmeliydi. Niketim hissetti de. 15-20 dk kadar ona dokundum, saçlarını sevdim. Sonra salondaki koltuklarda bir yatak açıp uzandım. Hilmiye geldiğinde saat 9:00 a geliyordu. Selin’e görünmeden yatak odasına geçti. 11:00 e kadar hepimiz huzurlu bir şekilde uyuduk. Hafta içi olmuş olsaydı bile çok uykusuz kalmamış olacaktık. Selin’i sakinleştirmek topu topu yarım saatimi almıştı.
İşte anlatmak istediğim şey tam olarak bu. Bu defa elimde yapacak birşeyler vardı. Uykusuz kalmak benim için aslında çok önemli değil. Beni bitiren saatlerce kızımın orada ağlaması, mos mor hale gelmesi ve buna kayıtsız kalmamız.Pazar günü 11:00 gibi kalkıp kahvaltı yaptık ve Aynur Teyzesine gittik. Gündüz dayısı da gelmişti. Elif bebeği de getirdiler. Selin biraz kıskandı onu. Hilmiye ona görünmeden odalardan birine geçip orada sevdi. Sonrasında da Aygül Teyzesine gittik.
Dün gece ise hiç kabus görmedi. Maşallah çok güzel uydu. Bizi hiç üzmedi ve uykusuz bırakmadı. Gerçi dün arabada uyusa da yorulmuştu. Annem evde bol bol dizi izliyor. Biz evde Selin’e bunları izlettirmediğimiz gibi kendimiz de açmıyoruz. Annem oturma odasında izliyor. Evde bu yüzden 2 grup insan var. Selin bir annemin yanına gidip birşeyler yapıyor, sonra gelip bizim yanımıza oynuyor. 2 oda arasında malzeme taşıyor 🙂 Bu gel git lerden iyice yoruldu. saat 23:30 olduğunda uyutmak istedik. Salonun ortasındayız, bir tarafında Hilmiye bir tarafında ben uzanmış durumdayız. Işıklar kapalı, tv kapalı, kapı kapalı, gözler kapalı. Uyuması gerektiğini biliyor. Ama direniyor. Biraz benimle oynadı; Emiziğini benim ağzıma sokuyor sonra çekip kendisi emmeye başlıyor, yüzümü “cici cici” yaparak seviyor, öpücük konduruyor,”babaci” diyor, cevap gelmeyince “Memedim” diyor (Hilmiyeden duydu) Gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Baktım böyle olmayacak koltuğa geçip yattım. 2 kez geldi yanıma, yüzümü sevdi tekrar uzanıp uyudu.