Hastalıklar artık bitti, kötü havalar geride kaldı. Baharın tazeliğini hissetmeye başladık. Tatil hazırlıklarına başladık. Selin okulun son zamanlarını yaşıyor. Okul yılsonu gösterisi olacak. ingilizce birşeyler yapacaklarını tahmin ediyorum. Selin ingilizce konusunda epeyce gelişti. Bazen bunun ingilizcesi nedir diye sorular da sormaya başladı. Kardeşler arada bir anlaşamadıkları, kavga ettikleri bir durum olsa da çok seviyorlar. Akşamları işten gelince onları parka götürüyorum, salıncakta sallanıyorlar. Sonra Selin 1 TL alıp markete giriyor ve biscolata alıyor. Sonra 2 kardeş paylaşarak yiyorlar.Selinin arada bir fena inadı tutuyor. Bizi de kızdıran birkaç davranışı var. Artık direnç gösteremeyecek hala getiriyor bizi. Arkadaşı Ece’ye gitmek. Kafasına koydu mu gidiyor. Dahili telefondan evlerini aratıyor, cevap olmazsa beni parka diye kandırıp Ece’nin evine götürüyor. Bir diğer şey ise AVM. AVM kültürü içine girmesin istiyoruz ama her hafta sonu bizi nasıl beceriyor ise oralara sokmayı başarıyor. Bu aralar favorisi Equestra Girl bebekleri ve çıkartma kitapları. Bir diğer şey ise telefon bağımlılığı. Telefonu aldı mı eline Youtube açıyor, müdehale etmez isek saatlerce devam edecek. Arada bir wifi bağlantıyı kesip engel oluyoruz.
Duru artık birçok şeyi söylemeyi başarabiliyor. Ama cümle olarak kurduğu birşey yok. Zaten biz de artık kabullendik ve karşılaştırma yapmaz olduk. Hayır en sevdiği kelime. Selinde yaşadığımız 2 yaş bunalımına girdi artık. Geçenlerde telefon istedi vermedim. Başladı ağlamaya ama nasıl ağlama. Boğazlarını parçalarcasına ve gözyaşı sel durumları. Artık öksürük krizine girecek gibi oluyor. Tamam veriyorum dediğim zaman bu defa onu da istemiyor. Sadece ağlama durumunda kalıyor. Memnun edemiyoruz. Ama Selinden alışık durumdayız. Hemen yaptığımız şey kafaya takmamak, endişelenmemek ve özellikle dikkatini başka birşeye çekmek. Genel olarak mutlu ve gülümseyen çocuklar. Umarım hayat onlara istedikleri gibi davranır ve gülümsemeleri hiç eksik olmaz. Hilmiye benim karamsar biri olduğumu düşünür. Ben ise kendimi temkinli ve kötü durumlara kendini hazırlayan biri olarak görürüm. Eğer kötü gidecek ise kendimi hazırlamış ve hayal kırıklığı hissetmemiş olurum. iyi olursa da 2 kat mutlu olmuş olurum. Ama onlar yine de benim gibi olmasın isterim. Proaktif ve pozitif düşünce içinde olsunlar. Umarım öyle de yetiştiririz.
Bu aralar takip ettiğim diziler tatile girince kitap okumaya başladım. Özellikle kişisel gelişim tercih ediyorum. Akşamları da Kuran’in Türkçesini okumaya başladım. Hep arapça olarak duymaya alıştığımız bu kitap neler anlatıyor gerçekten. Alimlerin herbiri birşey anlatıp duruyor. Kendi gözlerimle okumak, üzerinde düşünmek enteresan bir şey. Kendimi Allaha inanan bir insan olarak tanımlarım ama hiçbir zaman dindar ve dini bir hayat yaşayan biri olamadım. Din çok karmaşık bir düşünce. Üzerinde tartışmak bile, özellikle bu dönemde tehlikelidir. Söylenecek en ufak bir kelime yanlış anlamaya müsait bir duruma gelebiliyor. O yüzden dinimi kendi içimde yaşamak bana huzur veriyor. Ben kutsal kitapların hepsinin evrensel değil bölgesel olduğunu düşünüyorum. Yaşanılan bir takım olumsuz olaylar karşısında ayetlerinde indirildiğini okuyunca görüyorum. Arap kültürü içinde yaşamayan bir insan için o kurallar neden geçerli olsun diye düşünüyorum. Körü körüne inanmak bana göre bir şey değil. inanacak isem kulaktan dolma değil kendim o deneyimi yaşamalıyım. Bunu neden anlatıyorum şimdi. Çünkü çocuklarımın da büyüdüklerinde bu satırları miras bıraktığımda nasıl bir düşünce yapısında olduğumu görmelerini isterim. EEE yaş artık 40 oldu. Allah onların büyüdüğünü görmek şerefine eriştirsin inşallah.