Dün hava yine çok sıcaktı. Kahvaltı sonrası arabayı yıkatmak için çıkacaktım ama Selin izin vermiyordu. Ben de gelecem, ben de araba yıkayacam deyip durdu. Bir ara boşluğundan yararlanıp evden çıktım. Eriklide denize gidip gelirken araba iyice kirlenmiş, heryeri kum içindeydi. Güzel bir temizlikten sonra eve döndüm, Hilmiye de evde temizlik yapıyordu. Selin de benim kadar ev temizliğinden nefret ediyor. Yerler ıslanıyor, süpürgenin sesi kulaklarımı acıyor, oturmak, dinlenmek istiyorum mümkün olmuyor. Sinir birşey. Selin’e havuza gidelim mi diye sorunca Evet cevabını aldık. Hemen hazırlandık, Selin’in yemeğini ısıtıp yanımıza aldık. Havuz inanılmaz güzeldi. Şezlonlardan birine geçtik. Su da iyice ısınmış sıcacık olmuştu. Selin’i suya bir anda soktum ama hemen ağlayıp çıkmak istedi. Erikliden kalma bir korku oluştu çocukta. Suyu artık eskisi gibi sevmiyor. Orada denize girmem diyordu, şimdi de havuza girmem demeye başladı. Hilmiye hemen kurulayıp giydirdi. Sonra havuz başında oynamaya başladı. Onu hiç zorlamadım girmesi için. Havuza kenardan elini sokuyor, aldığı su ile ayaklarını, kolları ıslatıp durdu. Suyla oynamayı çok seviyor aslında. Şapkasını daldırıp ıslak ıslak kafasına giydi. Dolap anahtarını havuza attı, ben çıkardım. saatlerce bu şekilde oynayıp durduk.
Üstü ıslanınca soyup mayo bezi ile bıraktık, güneş yapmasın diye de kremledik. Sonra kendine arkadaşlar buldu. Yasemin ve Alara’nın yanına oturdu, onlarla kızarmış patates yedi. Artık giderek interaktif olmaya da başladı. Tanımadığı çocuğun yanına gidip – Arkadaş, senin adın nedir? diye soruyor. Kendisine adını sorunca – Selin Ecem… – Soyadın nedir? – Selin Ecem Kutup diye cevap yetiştiriyor. Cavaplayabildiği daha bir sürü soru var. Annen nerede çalışıyor, baban nerede çalışıyor sorularına cevap veriyor. Abbas dayısı izmire, Aynur Teyzesi de bayram için Bursaya gittiler. Onların nerede oldukları sorunca Bursada yada izmirde cevabını veriyor. Babaanensinin Mersinde olduğunu da biliyor. inanılmaz….
Akşam artık yorgunluktan bitmiştik. Banyo yapınca da iyice mayıştık. Selin öğlen uykusunu uyumamıştı. Erken yatırmak istedik, çok sinirlenip kızmaya başladı. 21:00 gibi yatağa götürdük ama nasıl sinirlendi. Yatmayacam, uyumam diye tutturdu. Mecburen kalktık bizde. Önüne aldı Xoom Tableti, Angry Birth (Babanın kuşu) oyununu oynadı, Galeri’den kendi video ve resimlerine baktı. Yotube üzerinden müzik klipleri izledi. Bir ara gözleri kapanmaya başladı ama hemen uykuya yenik düşmemek için kalktı hareket edip canlandı. Başka bir taktik izlemeye karar verdik. Saat 22:00 olmuştu. Önce ben yatağa gidip uyuyor numarası yaptım. Ardından onlar geldi. Ama selin bu defa elinde telefonla yarım saate yakın oynadı. Telefonu kapatmakta çareyi buldum ve şarjı bitti dedim. Beni uyandırmak için türlü numaralar yaptı. Üstüme çıkıp önce – Baba diye seslendi. Cevap yok. Sonra – Babacık diye seslendi. Cevap yok. Ardından – Babiiiişşşşş. Yine cevap yok. Daha yumuşak bir sesle – Babacımmmm. Dayanamayıp sarıldım, biraz öptüm. Kısa bir sessizliğin ardından hemen uyuyakaldı. Aslında çok fazla uykusu olmasına karşın uyumamakta çok direndi, uykusunu açmak için her yolu denedi. Ama büyümesi için uyku şart.
Biz 2 el tavla daha attık. Selin varken bize oynatmıyor. Hazır o uyuyorken sakin sakin oynadık. Hilmiye beni bu defa yendi. Ardından “Bad Teacher” filmini izleyip, Selinin yanına yattık.