Canım kızım, prensesim benim.
Bugün sabah sen doğduktan sonra ilk kez işe başladım, seni soranlara cep telefonumdaki resmini gösterdim. Herkes seni çok beğendi bebeğim. Çok güzel bir kız olacağın şimdiden belli.
Öğlen 12 de doğduğun hastanede ilk randevumuz vardı. Dr.Fazlı Bey seni muaayene edecek ve sarılık olup olmadığına bakacaktı. Rüzgarlı ama aynı zamanda sıcak bir gündü. Hastaneye gider gitmez senden 30dk önce doğan Mert’in babasını yine gördüm. Ameliyathane kapısında endişeli gözlerle aynı kaderi paylaşmıştık. Boynumdaki yaka kartını görünce aynı işyerinde (Türk telekom) çalıştığımızı söyledi. Bu arada arkadaşının da hiçbirşeyi yokmuş. Sünnet olduğu için sadece pipisinde biraz yara varmış ama o da geçer.
Fazlı Bey seni muayene etti. ilk iş soyun bebeği dedi. Annen ve ben birbirimize baktık, Allah dedik içimizden. Çünkü sen soyunmayı oldu bitti sevmedin. 5 günlük bebeksin ve 5 gündür her altını değiştirmede, banyo yapmada ağlamaktan sesin kısılıyor. Neyseki çok ağlamadın, Steteskopun soğukluğu biraz seni ürtüttü. Gözlerine, burnuna, ağzının içine, kısacası heryerini muayene etti. Sarılık probleminin olmadığına çok sevindik özellikle. Sonra seni tartıya yatırdık. 2940gr a düşmüşsün. Doğduğunda 3150gr’dın. Doktor mama kullanmamızı, anne sütünün yeterli gelmediğini söyledi. Biraz şişmanlaman lazım kızım. Sonra zeka geriliği, troid vs gibi şeyler için senden kan alınması gerekiyordu. işte bizim bittiğimiz an.
Yine o küçücek ellerine iğne batırılması gerekiyordu. “Bende B+ grubu kan taşıyorum, ben vereyim, yavruma dokunmayın” demek işe yarasaydı inan oracıkta bağırırdım. Hemşire biraz zorlandı. Seni daha sedyeye yatırır yatırmaz cıngar çıkarmaya başladın. Nasıl ses var sende yavrum ya. adeta inlettin koridorları. kendini o kadar çok sıktın ki kan bir türlü akmadı. Biraz biraz zorlayarak minik bir tüpü bile dolduracak kan yoktu. Sen ağlarken annen yüzünü senin yüzüne yasladı.” Geçti yavrum, bitti yavrum, maşallah, maşallah, benim kızıma da maşallah” diyerek seni avutmaya çalıştı ama canının yandığı belliydi. Ben o an neler neler hissettim, başka dünyalara gittim sanki, başıma bir ağrı saplandı, içimde patlamaya yakın bir bomba son saniyelerini sayıyordu. Sanki bileklerimden ellerimi koparıyorlardı, öylesine bir acı hissettim. Annenin gözleri senin yerine de çok ağladı kızım. içimize öylesine bir acı saplandı ama bunu da yaptırmak zorundaydık.
Sonra annen emzirme odasına girip seni biraz besledi ve sakinleştin. Ama acının izleri hala minicik ellerinin üzerinde bir morluk olarak duruyordu. Eve geldiğimizde ellerin biraz şişmişti. Geçecek ama biraz daha zaman var kızım, dayan lütfen bebeğim.
Gece uykuların biraz daha düzene girdi. artık 2 saat aralıklarla anne sütü, yatmezse az da mama veriyoruz. Bugün sütüne gaz problemin olmaması için Mestil denilen bir şurubu karıştırmaya başladık. Umarın bu günleri de gaz problemi yaşamadan bitirirsin kraliçem.
Eve geldikten sonra annen doktoru aradı. Troid problemin çıkmadı, TSH değerlerin güzeldi. Ama yeterli kan olmadığı için 2nci testi yapamamışlar, yarın tekrar gelin kan verin demişler. Ama ilk test iyi ise 2ncisi de iyidir, annenden biliyoruz. O da her ay kan verip aynı testleri yaptırırdı.
Cuma günü de zeka geriliği testi sonuçlanacak. Mümkün değil seni yarın vermem onlara. Tekrar izin veremem aynı acıyı ertesi gün de çekmene. Canım kızım sen bizim herşeyimizsin bebeğim.
Akşam 11 gibi uyandın, sana mamanı ben hazırladım ve dizimin üzerine bir yastık koyarak seni üstüne yatırdım. Hazırladığım mamayı içerken uyuyuverdim. seni izledim dakikalarca. Senin yüzünü çizdim beynimin bütün kıvrımlarına. Öylesine masum, öylesine bebeksi bir tenin vardı ki kızım. Kokladım kokladım kokladım seni. Derin derin çektim içine. dudaklarımı alnına hafifçe değdirip sıcaklığını aldım bedenime. işte sevgi bu olsa gerek, karşılıksız vermek ve geri dönüşünü beklememek. illede sevmek. Biz seni çok seviyoruz bebeğim.
Bu arada göbek bağın düşmek üzere. 1-2 gün içinde ondan da kurtulmuş olacaksın bebeğim.