Haftasonu çok kötü geçti. Herkes birbirini çok üzdü. Selin’in inadını kırmak neredeyse imkansız. Cumartesi günü hava güzeldi ve Abbas Dayısına gittik. Pazar günü kötü bir hava vardı. Aslında soğuk değildi ama yağmur yağıyordu. Hilmiye Selin’i dışarı çıkarmak istemedi. Selin evin içinde bunaldı. Öksürük ve balgam şurubun etkisi ile iyice arttı. Hastalığın üzerinden 3 gün geçti iyileşme belirtisi yoktu. Yemek yemek istemedi, şurubunu da içmemekte ısrar etti. Sabah uyandığında hiç hali yoktu. Gözleri annesinin kucağında kapanıyor hemen uykuya dalıyordu. Önceleri “bu çocuk nükleer enerji ile mi çalışıyor, hiç yerinde durmuyor” derken nazar değdi sanırım. Şimdi onu böyle görmek bizi çok üzdü. Yine eskisi gibi enerjik, deli dolu olsun razıyız.Zorla da olsa biraz kahvaltı yaptırmak istedik ama yapmadı. Ardından geçmiş yazılarına baktım. Tam 1 yıl öncesinde yine aynı şekilde hastalanmış. Ateş yok, burun akıntısı ve boğazda balgam var. Asist ve Peditus şurup vermişiz ve 3-4 günde iyileşmiş. İzlem Hn.ı aradım ve durumu anlattım. O da yine Peditus ve Asist kullanabileceğimizi söyleyince atladım nöbetçi eczane bulmaya. ilaçları aldım ardından alışveriş yapıp eve döndüm. Selin ilaçları içmek istemiyor üstüne başına döküyordu. O kadar halsizdi ki salonun ortasında yerde uyuyakaldı. Yastık koymak istedim çok çok sinirlendi, yüzümü parçalamaya çalıştı, ağladı. Biraz uyuduktan sonra öperek uyandırmak istedim yine çok sinirlendi. Burnundan sümük çekeceğimi sandı ve -“Burun verme!” diye defalarca tekrarlayıp ağladı. uzun ısrarlar sonrasında ne hilmiye ne ben birşey yemesini ve ilacını içmesini sağlayamadık. Sinirlerimiz iyice gerildi. Hilmiye bana bağırıyor, Ben Selin’e bağırıyorum, kızdığımı belli etmek için poposuna hafiften vuruyorum. Selin bu hallerimize iyice isyan ediyor ve inadına yemiyor içmiyor. Ortam iyice gerilince ben dışarı çıktım, biraz hava almak ve sakinlenşmek için. içimdeki pişmanlık duygusu ağır bastı. Onun tarafından baktım duruma. Kızan bir anne-baba, hastalığın vermiş olduğu halsizlik, burun akıntısı ve boğaz balgamı yüzünden nefes bile zor alma. Tabiki o da gergin olacaktı. Eve girdim hemen, ortam sakinleşmişti.
Hava kötü de olsa dışarı çıkmaya karar verdik. Selin’i mutlu etmeliydik ilacını içirmek ve doyurmak için. Tersi durum işe yaramamış hepimize zarar vermişti. İçerenköy Carrefour’a gittik. KiddyLand’den kart alıp doldurduk. istediği her oyuncağa bindirdik. Sonunda karabulutlar dağılmaya başladı. Selin neşelendi, eski haline döndü. Çok mutluydu. Uzunca bir süre diğer çocuklarla beraber rengarenk toplara atıp durdu. Atlıkarıncaya bindi. Ardından üst kata çıktık, yemek bölümüne. Orada da oyuncaklar vardı. Gönlünce eğlendi kızım. Biz bowling oynarken Hilmiye de meyve ezip getirmişti. Hepsini yedi ve ardından şurubunu da içti. “-Baba ben şurup içtim” diye defalarca tekrarladı. Eve mutlu bir şekilde döndük. Akşam da bizim aramızda yatmak istedi, uykusu yoktu. Tablet bilgisayarı istedi. (Motorola Xoom, Selin zum diyor) 20 defa tekrarlayınca vermek zorunda kaldım, uyuma numarası sökmedi. “-Baba zum’da Selin’i açsana!” Belki 20 den de fazla söylemiştir. Yarın saate yarın müzik dinledi, sonra çizim programını açıp birşeyler karaladı. Burnunda sümük olduğu için silmek istedim, bana sessizce baktı, yanağımı eli ile okşayıp sessizce öptü. Öylesine şirindi ki birbirimize sarıldık. Hilmiye uyumadığımızı görünce bağırıp çağırmaya başladı. Ardından kendi odasında uyumak istedi. Sabah 4 e kadar tek başına odasında uyudu. 4 gibi uyanınca Hilmiye de yanında uyumaya gitti.
Geçenlerde youtube üzerine harika bir çocuk şarkısı buldum. Gurup Şurup. Kuklalar şarkı söylüyor, TRT’nin bir programı. Şarkının adı Kuşlar Uçar. Müthiş söylüyorlar. Bizim bile hoşumuza gidiyor. Klibi indirip Tablet içine de attım. Selin sürekli onu dinliyor. “-Baba şurup açsana”.