Canım Kızım!
Seni bugün ameliyathane kapısında beklerken karma karışık duygular içindeydim. Bir yandan seni görmenin heyecanı, bir yandan da annenin sağlık durumu. sevinç ve korku birarada. Aslında annen seni hep normal yollarla dünyaya getirmeyi planlamıştı, fakat sen annenden daha inatçı çıktın ve hamileliğinin son anına kadar karnında ters durdun. Mecbur kaldık ve epidural sezeryana başvurduk.
Annem dün akşam çok çok heyecanlıydı ve tedirgindi, ama onun tedirginliği kendisine birşey olması ve seni hiç görememekti. Akşamdan senin ve annenin eşyaları hazırlandı ve bütün hazırlıklarımız tamamlanmıştı. Sonra annenle site içindeki evimizin etrafında turladık, tedirginliği hala devam etti annenin. Uyku tutmadı gözlerimiz, hayecanlıydık, seninle tanışacaktın günün sabahında. Acaba nasıl birşeydin, küçük ellerin ayakların geldi gözlerimizin önüne. ınga şeklinde ağlamaların. Yeri geldi gözlerimiz sulandı, yeni geldi senin odana girip sen diye eşyalarını sevdik.
Farklı bir boyut getirdin dünyamıza. Yaşantımız ne kadar sıkıcıymış dedik bazen, seninle canlandı umutlarımız, bizi çok mutlu ettin kızım.
Seninle ameliyathanenin kapısında tanıştık. Anneannen ve babaannende oradaydı. Aynur Teyzen seni bize getirdi ve annenle bir süre ameliyathane bekledi. Sen küçük bir fanus içinde çıplaktın ve sanki yüzüme bakıyordun. Asansörde yukarı çıkarkende yanındaydım kızım. Seni bir an olsun bırakmak istemedim. Senin kaydını girerken bana ismini sordular. Daha önce hiç sorulmamıştı. Hep isimlerimiz Hilmiye ve Mehmetti. Selin Ecem yazdım kağıda ellerim titreyerek. Hemşire okuyamadı bozuk yazımı ve peşimden koştu. Kızınızın ismi Selin Ecem mi, okuyamadım dedi. Senin bu kez titredi ve ağzımdan sadece Evet çıktı. Sonra bebek bakım odasına götürdüler seni. Orada temizlediler, tarttılar, boyunu ölçüp seni giydirdiler. 47cm boyun ve 3150gr ağırlığın vardı. Ayak izini de alıp kağıda baskı yaptılar. küçücüktü ellerin ve ayakların. Dayanamadım ve izin bile istemeden istemsiz bir şekilde içeri girdim. Seninle konuşmalıydım, kızım hoşgeldin demeliydim. Dedim de kızım…
Seninle konuştuk biraz hemşirelerin lütfen çıkın demelerine aldırmadan. Herkes bize baktı jaluzili bir camın arkasından. Resmini ve görüntünü aldım kameraya. Sonra sana hoşçakal dedim ve anneni aramaya gittim. Hala çıkmamıştı annen ameliyathaneden. Hummalı bir bekleyişin ardından senin gibi bebek kokulu annen göründü. Gözlerinin içine bakıp bakışlarımla teşekkür ettim ona, seni bana verdiği için. Beni çok mutlu ettiği için. Ellerimiz tutuştu sevgili anlarımız gibi yine. Tıpkı senin gibi onu da bırakmadım yukarı çıkarken. Odamıza girdik ve seni bekledik beraberce. bize kavuşmanı, minik bedenini kucaklamayı özledik beraberce.
Sonra sen içeri geldin bir hemşirenin sürüdüğü arabayla. Kucağıma aldım seni ve ben senin babanım dedim. Gözlerini kocaman açıp yüzüme baktın. Sanki evet seni tanıdım babacım der gibi…
Annen seni emzirmekte çok zorlandı, ağlamaların ona iğne acısı gibi battı. Hemşirelerle beraber babaannen de senin karnını doyurman için seferber oldular. Daha nasıl emileceğini bilmiyordun çünkü. Ağzına sürülen parmak uçlarını hemen emiyordun. Memeyede alışman fazla uzun sürmeyecekti.
Gelen giden misafirlerimiz oldu ve seni gördüler. Aynı zamanda kıskandılar, keşke sen bizim olsaydın dercesine kızım.
Annen ve babaanneni seninle bırakıp akşam 9 gibi ayrıldım, ayaklarım geri geri gitmek isterken.
Selinim, Ecem, canım kızım. Tekrar HOŞGELDİN dünyamıza.