Bu yıl bayramlar biraz sönük geçiyor. Ama hafta içine denk geldiği için de 9 günlük tatiller güzel oluyor. İşyerim bayram izinlerini tam açıklayamadığı için Mersin’e gidiş için uçak bileti alamadık. Son anda 9 günlük tatil olacağını söylediklerinde ise bilet fiyatları 2bin TL civarında olunca gitmekten vazgeçtik. Sonra araba ile gezerek gitme fikri aklıma geldi. Önce Afyon yapacak, orada 1 gece termal otelde kalacaktık, sonra Antalya, kuzende kalıp Expo2016 yı görecektik, oradan da Anamur. Dönüşte de Eşkişehiri geçip eve gelecektik.
Yola çıktık ve 5 saatlik yolculuktan sonra Afyon Sandıklı Park Otel’e vardık. Çocuklar sıcak sularda yüzdüler. Yüzme havuzu termal değil, çok sıcak da olmadığı için rahatlıkla girebildiler. Harika bir bahçesi vardı. Ama yemekleri berbattı. Duru havuzda kolluklarını çıkararak yüzmeye çalıştı. Selin hala temkinli ve cesaret edemiyor. Duru epeyce suyla boğuştu ve sonunda yutup kusacak seviyeye geldiği için vazgeçti. O gece rahat bir uyku uyuduk. Ertesi gün ise 3 saatlik bir yolculuktan sonra Antalyaya kuzene gittik. Derya kuzenin bizimkilerden büyük 1 kızı ve oğlu var. Belinay ile iyi vakit geçirdiler. Akşam üzeri de Expoyu gezdik. Selin burayı çok istiyordu. Sürekli reklamları dönüyor ekranlarda. Ben de söz vermiştim ve sözümü de tuttum. Gerçekten çok büyük bir yer ve 1 gün yetmedi bize. Konserler vardı, çocuk adasında iyi vakit geçirdiler. Kuleye çıkıp camın üzerinde yürüyerek dehşet bir manzara izledik. Bize sunulan kahveleri içip yorgunluk attık.
Sabah erkenden yola çıkıp Anamura gittik. Kızkardeşim bizi beklemiş. Yeğenim de öyle. 1-2 saat durup gittiler, hazırlık yapıp tatile çıkacaklarmış. Kısa bir görüşme oldu. Biz bayramın ilk günü Anamurda olduk ve kurban kesim telaşına yakalanmadık. Vardığımızda kesim yapılmıştı bile.
Ertesi gün de babamla pazara gidip bir kurban da kendimize aldık ve kestirdik. Ben pek inanmam böyle şeylere ama Hilmiye çok istedi. Ne bizim ne de vereceğimiz insanların et ihtiyacı çok olmayan insanlar. Dolayısı ile bu para belki daha iyi amaçlar için kullanılabilirdi.
3 gece kalıp dönüşe geçtik. Hilmiye bir an önce eve gitmek istediğinden hızlı bir şekilde direk eve geldik. Eskişehire gidemedik. Hilmiye araba yolculuklarından oldum olası nefret eder. Ben ise daha fazla yer görebildiğim için çok zevk alırım. Sinirli hali ile çocuklara bağırır, bir an önce onları uyutmaya çalışır, benim de moralimi bozar ve direksiyon başında beni de sessizliğe ve can sıkıntısına mahkum eder. Bu sebeple artık onunla araba yolculuğuna çıkmak gibi bir niyetim yok. Bir ara Selin ön koltuğa geçti. Hilmiyeden daha eğlenceliydi. Benimle sohbet etti, gülüşerek ve hiç sıkılmadan geldim.
Perşembe akşamı eve gelmiştik nihayet. Hafta sonu da Selinin okul eksikliklerini tamamladık. Bir kısım kitapları da internetten sipariş ettim. Pazartesi geldiğinde önce Duruyu okuluna bıraktık, sonra Selinin okuluna gittik. Töreni kaçırdığımız için biz de Selinin dolabını yerleştirdik.
Duru her akşam güzelce yaptıklarını anlatıyor. ilk zamanlar her gün bir arkadaşını dövüyordu. Ama artık pek zarar vermiyor. Öğretmeni ile konuştuk, Durudan çok memnun olduğunu söylüyor. Çok uyumlu çok katılımcıymış. Selin ise okuma konusunda çok ilerlemiş. Öğretmen okuma hızını çok beğenmiş. Tatilde okuduğu kitapların etkisi olmuş demekki. Arkadaşı Ece ise tatilde çok daha gerilemiş. Bu hafta her çocuğa bir kitap vermişler ve Cuma yani yarına kadar bitirmeleri istenmiş. Selin bu aralar biraz tembellik yapıyor. 2 gündür doğru düzgün okumadı. Benden de biraz etkilenip okur diye yanıma alıp beraber okuma saati yapıyoruz ama o hep kafası dağınık.
Bugün ise canımı çok sıkan birşey oldu. Eve geldim baktım çorbalarını bile içmiyorlar, televizyon izliyorlar. Ama nasıl bir izleme, hipnotize olmuş gibiler. Hemen uyardım, ama dinlemediler. Israr ederek çorbalarını içtiler. Ben çorbamı hep kupada içerim, Duruya da öyle yaptım hemen bitirdi. Ardından tekrar tv karşısına geçtiler, dinleneceklermiş. insan çorba içerken yorulur mu? Bir süre daha seslendim. Hadi gelin yemeklerinizi yiyin. Dinlemediler, hatta duymazdan geldiler. Sonra salona geldim, Selinin Durunun sırtını yumrukluyor. Bilinçsizce yaptığı hareket Durunun omurgasına zarar verebilirdi. Kızdım her ikisine de. Sonra tv yi kapattım. Selinin okuması ve yarına kadar bitirmesi gereken bir kitabı olduğunu hatırlattım. Yemekle alay eder gibi oynayıp durdular. Dayanamayıp önlerinden tabakları aldım, haketmiyorsunuz bunu, aç kalın biraz dedim.
O arada Selin elime yumuk atmaya başladı ve tabak düştü. Ben de yoğurt kasesini kafasından aşağı boşalttım, elimdeki tüm tabaklar düştü kırıldı, yemekler yerlere saçıldı. Biraz bağırdım korkularından ikisi de odalarına kaçıştı.
Sonra banyolarını yaptılar. Epeyce bir süre konuşmadık. Hilmiye geldi sonra. Biraz durum değerlendirmesi yaptık. Artık çocuklara bağırmayacağız. Ödevini yapmaz ve tv izler ise iletişim defterine olduğu gibi yazıp öğretmenine göndereceğiz. Belki bu durum gururuna dokunur da vazgeçer. Selin 21:30 olduğunda hala kitabını bitirememişti. Vakit istiyordu ama uyku vakti geldiği için de yoktu. Hilmiye ısrar etti, yatacaksın ve yarın öğretmenine kitabı bitiremediğini söyleyeceksin dedi. Nitekim üzgün bir şekilde yattı. Yatmazdan önce gelip bana sarıldı ve özür diledi. Barışıp ayrıldı.