Herkes bir şekilde yaşamını sürdürüyor, yaşam devam ediyor. Peki yaşadığınızı nasıl hissedersiniz? Kalbinizin atması mıdır bunu hissettiren, acı çekmeniz mi, nefes alıp vermeniz mi, kaybınızın arkasından buğulanan gözlerinizden dökülen yaşlar mıdır? Belki de hepsi… Bence herkes yaşadığını bilir ama bunu hissettiren bazı duygularla algılar. Bana bunu hissettiren ise Selin oluyor. Onun varlığı, babaci demesi, şımarık bir şekilde yüzünü çirkin yaparak tebessüm etmemi sağlaması, ağlaması kısacası onun herşeyi. işte bana yaşadığımı hissettiren şeyler bunlar. Önemli olan yaşadığınızı bilmek değil, bunu hissetmektir.
Geçen hafta 3 günlük bir Ankara çalışması yüzünden an be an katlanan hasret bu hafta sona erdi. 3 gün onun kokusundan uzak durmak, onun minik ellerinin sıcaklığı olmadan buz gibi otel odasında geçen zamanlar benim için çok zordu. Biraz olsun kafa dağıtmak için aldığım kitap bile onu hatırlattı uzaklardan…
Bu aralar işyerinde zor zamanlar geçiriyorum. Ama eve gelince herşeyi dışarda bırakmaya çabalıyorum. Daha cümle kapısında beni karşılayan bir balerinin küçük bedenine sarılıp, kokusunu içime çekmek sıkıntılara bir tekme daha atmama yardımcı oluyor.
Geçenlerde bir iş görüşmesi esnasında yöneltilen soruya cevabım farklı olmuştu. Hep sorarlar, gelecekteki hedefleriniz nelerdir? Genelde de klasik cevaplar verilir; iyi bir yerde yöneticilik, iyi bir kariyer, iyi bir iş (maaşı dolgun). Bu güne kadar hep bu klişe cevapları verdik. Benim cevabım ise, Selin’e iyi bir gelecek vermek, onu iyi bir insan olarak yetiştirmek en büyük hedefim… Tabi bunu canım eşim olmadan yapmam imkansız. Onun desteği olmadan bu kadar mutlu olamazdım. Teşekkürler kızlar, ikinizi de çok seviyorum