Okullar gelecek ay açılıyor. Bayram öncesini tatil ettiler. Bayramdan 1 hafta önce kısa bir oryantasyon olacak. Selin 1A sınıfına düşmüş. Arkadaşlarının çoğu 1B ve 1C de. Sınıfında tek tanıdığı isim Zeynep Ermiş. En sevdiği arkadaşı Ece de farklı sınıfta. Okul listesini kendisine okuyunca biraz üzüldü. Benim hiç arkadaşım yok diye ağlamaya başladı. Okudu arayıp Derya Hn.a sorduk ama değişiklik olmayacağını söylediler. 22 kişilik bir sınıf grubu var. Kızlar çoğunlukta. Okul genelinde de kız öğrenci çoğunlukta. Hafta sonu okula gittik. Devletimiz çocuklarımızı devlet okulu yerine özel okula verin diye teşvik veriyor. Başvurmak için gittik ama kapalıydı. Selinin yeni sınıfını gezdik. Dışarda parkta biraz tromboline bindiler. Duru da okula gitmeye çok hevesli. Okula girince biraz heyecanlandı. Bak okul diye göstermeye başladı.
Selinin evde biraz canı sıkılıyor. Ona bol bol faaliyet kitapları aldık. Hemen de bitiriyor. Çıkartmalı kitaplar en sevdikleri. Alıp onları bir sanat eserine çevirebiliyor. Dün günlerden Pazardı. Benim de spor günümdü. Onların enerjik hallerine yetişebilmek için bol bol spor yapıp zayıflıyorum. 85 kilo ile başlayıp 72 kiloya düştüm. Artık daha sağlıklıyım. Spor sonrası eve geldim. Selin havuza gitmek istedi. Hafta sonu ise havalar bir anda soğudu. Kış gibi oldu ve yağmur başladı. Kapalı havuza gittik. Akşam eve geldiğimde pert duruma gelmiştim. Duru normalde arkamızdan ağlardı, allahtan uyumuştu. Selin artık büyüdüğü için onunla çok daha rahat edebiliyorum. Ama Duru öyle değil. Çok fazla yaramaz ve hiç söz dinlemiyor. Bir şeyi 10 kere tekrarlatıyor. Sonunda bağırıp çağırmak zorunda kalıyorum. Ben biraz sert baba görünüyorum ki korksun. Yoksa gerçekten tam tersini yapıyor. Bazen yaptıkları kendine zarar bile veriyor. Yoksa ona kızarmıyım, kuzum benim o. iki kızımı da çok seviyorum.
Geçen hafta Dilek halaları geldi. Kuzenleri Yunus Emre de. Yunus Emre sağlık olarak biraz kötü durumdaymış. Geçmeyen ve daha da ilerleyen alerjik reaksiyonlar gösteriyor. Doktorunu değiştirmek zorunda kaldılar. Liv Hospitali önermiştim. Çocuk alerji profesoru vardı. Doktor amerikaya gideceği için acele Ptesi günü gelip Çarşamba sabahı de döndüler. Duru Yunus Emre ile daha çok oynadı. Bizimkisinde biraz erkek genetiği var. Yunus Emreye sağlam vurduğu bile oluyordu. O da “eli ağırmış” demekle yetindi. Onların gece gelip 1 gün sonra sabah çok erken de de gitmeleri beni biraz uykusuz bıraktı. Erkenden yatmıştım. Çocuklara sinek ilacı da süremedim. Sabah uyandıklarında ikisini de 5-6 yerlerinden sokmuşlar. Durunun burnu, poposu, bacakları, Selinin ayakları, kolları. Heryerini delik deşik etmişler ve şişirmişler. Alerji şurubu içirip ilaç sürdük biraz hafifledi.
Şimdi ikisi de biraz hasta. Hafif Boğaz enfeksiyonu geçiriyorlar. Burunları da akıyor. Selin bugün yemek yerken midesi bulandı ve koridora istifra etti. Ortalıkta ağır bir koku oldu. Selin kustuğu zaman çok kötü oluyor ve çok ağlıyor. Ben hastayım beni doktora götürün demeye başladı. Banyo yaptırmak için duşa girdiğinde Duru da girdi. Duru zaten 1 kaşık su görse hemen soyunuyor ve dalıyor. Havuza onu götürmek istemememin sebeplerinden biride bu. Suya hiç doymuyor. Kolluklarla yüzmeye başladı ve dalabiliyor. Bu yüzden de bol bol su yutuyor. Bazen de kendisi bilerek içiyor. Midesi boşalan Selin’e sonra güzel bol peynirli bir gözleme yaptım. Çok beğendi ve afiyetle yedi. Akşam da minik minik doğradığım şeftalilerden meyve salatası yaptım ve onu da yedi. Biraz kendine geldi. Çarşamba günü onu işten gelince sinemaya götürmek istiyorum. Barbie ve Rockstar filmini görmek istiyor.
Selinin 3ncü dişi de geçen haftalarda düştü. Yastığının altına koyuyor ve sabah diş perisinden paralar buluyor. Diş perisinin gerçek olmadığını kendisi de biliyor ama hoşuna da gidiyor. Biraz da dişlerinin düşmesi yüzünden üzüntüsünü alıyor. Son dişi de neredeyse ucuna gelmişti. Elimi koyar koymaz hemen düştü. Üsten çıkmış olan 2 dişin yerine büyük 1 tane diş çıkıyor. Alttaki düşen dişin yerine ise biraz çarpık bir diş geliyor. Umarım düzelir, olmadı tel takılarak düzeltilecek.
Durunun çenesi iyice açıldı. Artık uzun uzun cümleler de kuruyor. Hala şımarıklık yapıp kendisi çok sevdiriyor. Dün akşam konuşurken sabah işe gedeceğimizden bahsediyorduk. Gelip bize “baba nolur gitme, anne nolur gitme” demeye başladı. Akşam yatarken de Selinden öğrendiği “Anne 5 dakka” demeyi ihmal etmiyor. Birde Berilin bardağı meselesi var. Bizim kiracının kızı bize geldiğinde bardağını unutmuş. Sarı ve plastik basit bir bardak. Ne içerse içsin “Berilin baydağı” diye sesleniyor. Başka bardakta içmiyor. Yemek ve Suyu ağzında uzun uzun tutma alışkanlığa da devam ediyor.
Bu aralar Almanyada iş aramaya başladım. Türkiyede artık siyasi ve ekonomik kriz çekilmez hale gelmiş durumda. Hergün şehit haberleri görmekten uykularım kaçıyor, haber bile izleyemiyorum. Kasımda tekrar bir seçim daha var. Sonumuzun ve geleceğimizin hatta çocuklarımızın geleceği bile karanlık. O sebeple artık memleketi terketmek istiyorum. Biraz bildiğim Almanca ve ingilizce yüzünden tercihim Almanya olacaktır. Şuan internetten başvurular yaptım. Eğer şans yüzüme gülerde iş imkanı çıkarsa hemen giderim. Bir 6 ay içinde de ailecek yerleşiriz planlarım var. Çok zor bir karar ama yapmak ve cesaret göstermek de bir o kadar gerekli.
Ailemi çok seviyorum…