Geçen hafta 19 Mart’ta kızkardeşim istanbula geldi. Gelirken de yanlarında Yunus Emreyi getirdiler. Yeğenimi yazdan bu yana görmemiştim. Bakıcıları çocuğu dövdüğü için kovmuşlar mecburen yanlarında getirdiler. 20 Mart akşamı hep beraber Ataköyde buluşup bir yemek yedik. Orada ikisi çok iyi anlaştılar. Yaz ayında görüştüklerinde Selin henüz çok küçüktü. Onun itme kakmalarına dayanamıyor, yere düşüyor ağlıyordu. Bu defa hiç öyle olmadı. Çok iyi anlaştılar. Ardından kaldıkları otele gidip birer kahve içerken onlar oyun oynamaya devam ettiler.
Ertesi gün işe gitmedim. Mecidiyeköyde onlarla buluştuk. Ben Yunus Emreyi alıp eve getirdim, onlarda Silivri taraflarında işlerini hallettiler. Eve gelirken yolda uyuyakaldı. Eve geldiğimizde uyandırdım, hemen Selini sordu. Eve çıktığımızda Selinde sevinçten coştu. Hemen oyuncak sepetini salonun ortasına döktüler. Çok uyumlu bir şekilde oynadılar. Hava çok çok güzeldi. Parka gitmek istediler. Ben de giydirip sitenin çocuk parkına götürdüm. Ama ikisine birden bakmakta zorlandım. Yunus Emre nereye koşacağını bilemedi. Selin ona göre çok daha sakindi. Yasemin adındaki kıza emanet edip ben Yunus Emrenin peşinde koştum. Sürekli koşup düşüyordu. Bembeyaz kıyafetleri kir içinde kaldı. Çocuklarla çok haşır neşir olmadığından onlarla nasıl uyum içinde oynanacağını da bilmiyordu. İzin almadan başka bir çocuğu arabasından zorla indirip kendisi bindi. Gidip indirmek zorunda kaldım. Çocuk arkasından ağlayıp duruyordu. Bu defa da çocuğu arabasında hızlıca itmeye başladı. Öyle hızlı itti ki ayağı takılıp düştü. Ama bir kez olsun bile ağlamadı. Kaydıraklardan hızlıca kayıp yere düşüyordu. Yüreğimi ağzıma getirdi. Doruk adındaki çocuğun elindeki kamyonu alıp ipinden tutup sallamaya başladı ve çocuğun kafasına vurdu. Çocuk ağlayınca bakıcısı gelip susturmaya çalıştı. izin almadan başkasının oyuncağını almaması için çok uyardım ama dinletemedim. Selini resmen unutturdu o an. Allahtan Yaren okuldan geldi de Selini ona teslim ettim. Yüreğim daha fazla dayanamayınca kızıp ikisini birden eve getirdim. Yunus Emre sırılsıklak terlemişti. Üstünü hemen çıkarıp banyo yaptırdım. Çamaşırlarını da makinada yıkayıp hemen kurutucuya attım. Gidene kadar kıyafetleri de hazır olmuştu. Akşam kardeşim işleri bitip otele geçtiler, ben de 18:00 gibi yola çıktım. Yenibosnaya varmam tam 1,5 saat sürdü. Yunus Emre o kadar yorulmuştu ki gidene kadar uyudu. Selin de aynı şekilde öğlen uykusu uyumamıştı. Hilmiye ona yemek hazırlarken salonda sızıp kalmış. Yemeğini bile yemeden uyudu. Yine de herşeye rağmen çok güzel vakit geçirdiler.
Bugün de hava çok güzeldi. Parkverde sitesinde oturan arkadaşlarımızın (Çiğdem ve Gökhan) Defne adında kızları var. 2 yaşında. Öğle vakti onlara gittik. Defne gittiğimizde uyuyordu. Bir süre sonra uyandı. Selinle çok güzel oynadılar. Salon oyuncak parkına döndü. Birbirlerinden gördüğü herşeyi diğeri de yapmaya başladı. Selin benim kucağına geliyor, Defne babasına gidiyor. Defne elinde muz yiyor, Selin de yiyordu. Biraz oturduktan sonra sitenin parkına gittik. Orada da güzelce oynadılar, kaydıraklarda kayıp, salıncaklara bindiler. Ardından havuz başında biraz sefa yaptık. Biz birşeyler içerken onlarda çimlerle elele tutuşup oyunlar oynadılar. Selini eve götürmek zor oldu. Gitmek istemedi önce. Direk kendi sitemizin parkına gittik. Biraz zaman geçirdi. Orada Yasemini gördü. Onunla oynadı. Yasemin de kendinden çok büyük bir kız. Ardından BIM markete gitti. Ancak öyle eve soktuk. Eve gelir gelmez banyosunu benimle yaptı. Yemek ve meyve yedi derken erkenden uykusu geldi. Bugün de çok güzel bir gündü.