Başlıktan da anlaşılacağı gibi bizim kız 2 yaşına girmeden 2 yaş terörü estiriyor. 1 haftadır Selin’de çok büyük değişiklikler olmaya başladı. Önceden akşam 21:30 gibi yatağa gider, biraz yatak oyunları oynardık. Sonra da mırın kırın etsede uykuya dalardı. Ama artık yatak odasından içeriye girmek bile istemiyor. Eğer ki yatağa gidersek hiç susmadan sürekli ağlıyor. Anne diye bağırıyor. Beni yanında görmek bile istemiyor ama “anne” dese de annesinde de susmuyor. Öyle durumda hemen odadan çıkmak istiyor. Ayrıca gece bazen çığlık atarak uyanıyor. Kabus görüyor sanırım. Yine başlıyor ağlamayan. Geçen hafta içi sabaha karşı 3 gibi çığlık atarak uyandı. Tekrar uyuması 5:30 u buldu. Zaten 6 da da kalkıp işe gideceğim için hiç uyuyamamış, berbat bir gün geçirmiştim.
Geçen hafta annem ve Hilmiye Dr. İzlem’e kontrole götürdüler. Boğazındaki beyazlıklar geçmiş, zaten öksürüğü de kalmadı. Doktorumuza bu durumu sormuşlar. İşte o zaman öğrendik 2 yaş terörü geçirdiğini. Sonra internetten araştırdık. Kimisi Uyku Terörü de diyor. Bir çok anne baba bu durumu yaşamış. Tıpkı bizimki gibi çocuk akşam oldumu uyumak istemiyor, uykusunda da uyandığında tekrar uyumakta zorluk çekiyor. Bu durumun çaresi yok, sabır. Bazen sabır taşı çatlıyor. Ben bazen kızıp bağırmayı, Hilmiye de hiç ilgi göstermeyip duyarsız kalmayı tercih ediyor. Aslında 2si de yanlış tutum. Ama ağlama sesi kulaklarımızda öyle bir çınlıyor ki, gerçekten dayanması ve sabır göstermesi zor bir durum. Bebekken de ağlardı ama ihtiyacını bilir ve giderirdik hemen susardı. Bir de sesi bu kadar gür değildi. Şimdi ise ne istediğini bilmiyoruz, sesi de artık daha çok çıkıyor, en kötüsü de 1 saat hiç aralıksız ağlıyor. Öyle ki artık kıpkırmızı oluyor, gözleri yaştan ıslanmış, kendini sıktığı için de terlemiş halde oluyor. Ağlamalarına bir süre sonra dayanamıyor ve sarılıp ilgi gösteriyoruz. Gece ağlarsa daha önce hiç kullanmadığımız sallanan koltukta anne – kız sallana sallana sakinleşiyor.
Akşam uyumalarına da 2 gündür farklı bir çözüm bulduk. Sanırım bunda da başarılı olduk. Uyku saati geldiği zaman direk odaya gitmekten vazgeçtik. Selin’in minik koltuğunu yatak pozisyonuna getiriyoruz. Annesi kenarına kıvrılıyor. Ben de koltukta uzanıyorum. Işıkları söndürüp ortamı loş yapıyoruz. Televizyonda müzik kanalı açık. Bir süre sonra uyumuş numarasına yatıyoruz. Sonra çaktırmadan tv’yi kapatıyorum. ortam iyice sessizleşiyor. Kendi kendine birşeyler söylene söylene uykuya dalıyor. Sonra yatağına taşıyoruz. Bu şekilde hiç zahmetsizce uyutmuş oluyoruz. 🙂
Umarım bu durum bir an önce biter. Kimi çocuklarda bir kaç yıl sürüyormuş. Yazık bize…
Dün sabah İdealtepe sahilde yürüyüz yaptık. Bol bol enerji boşalması yaşattık Selin’e. Sahilde koştu, çiminlere yayındı. Çocuk parkında uynadı. Etraftaki çocukların topuyla oynadı vs. Harika bir havanın tadını çıkardık. Selin’in en sevdiğim yanlarından birisi hiç çekingen olmaması. Çok arkadaş canlısı olacak. Tanımadığı çocuklara direk gidip onlara birşeyler söylüyor. Dokunuyor, etkileşim içine hemen giriyor. Maşallah kızıma. inşallah bu şekilde de devam eder. Perşembe günü annem geldi Mersin’den. Ona bile yabancılık çekmedi. Aylar öncesinden görüşmüşlerdi. O zamanlar mevsim yazdı ve Selin hemüz tam olarak yürümüyordu. Koltuklara tutunarak hareket ediyordu. Şimdi pıtırcık halleri ile koşuyor. Anneme “Nene” diye seslenerek birşeyler söylüyor. Annem onu bebekken yemek yemesi için oyalardı. Başının üstüne bir şeyler koyar, “Simitçi geldi, tatlıcı geldi” diye seslenir sonra sanki simitler düşüyormuş gibi yapardı. Selin bu oyuna çok gülerdi. Onu unutmamış. Annem tekrar yapınca hatırladı. Tabi bizimki 1 kere yapınca durur mu; ” Nene bi daha, bi daha”…