Uyku problemimiz devam ediyor. Dün yine evde tansiyon yüksekti. Yatağa gidip uyumak bizim için işkence oldu. Cumartesi günü yine gitmek istememişti ama neyse ki salonda halının üzerinde sızıp kaldı. Hemen yatağa kaldırdık. Dün de Hilmiye yatağa gitti ama Selin uyumak istemiyordu. Salonda kalmak istiyordu. Benim elimden tutup götürdü. Hadi resim yapalım deyince kalemlerini çıkardım. Arada bir gözü dış kapıya kayıyor artıkdan -Korktum! diyordu. Nedense dış kapıdan çok korkuyor. Yalnız başına oraya gidemiyor. Neden korktuğunu sordum, kim var orada dedim. Abi cevabını verdi. Hangi abi var diye sorunca da Dede dedi. çok anlamlı gelmedi ama birinin kapıyı açıp gelmesinden korkuyor sanki.
Biraz karaladıktan sonra yatağa götürmek istedim, işte o zaman cıngar çıkardı. Avazı çıktığı kadar ağlıyor kendini yerlere atıyor. Kalemini kağıdını da alıp yatağa götürdüm. Hala ağlayınca kızmak zorunda kaldım. Kötü babayı oynamak zorunda kaldım. Ellerini hafifçe vurdum. O zaman işte annesine sarılıp yatağa gitti. Ben de onun odasında yattım. Yaptığım şeye çok üzüldüm ama mecburdum. Sonra dayanamayıp odaya tekrar girdim. Ona sarıldım, özür diledim. Şaka yaptığımı söyledim. O da affetti. 🙂 biraz öpüp, sevdim sonra yatağa döndüm. Sabah Şengül’e söylenmiş. Akşam baba bana kızdı demiş. Bir daha bunu yapmak istemiyorum. Gerekirse uyuyana kadar bekleyeceğim. Bir yolu olmalı. Uyuma faslını daha eğlenceli yapmalıyız.
********
Geçenlerde yine ağladıktan sonra sakinleşmiş ve annesi sormuş, – Anne ben neden ağladım?
Hafta içi biberenunda süt içiyordu. Güzel mi diye sordum. -Güzel dedi. O zaman ben de içeyim deyince, -Sen bardakta iç! demez mi, koptum.
Onu eğlendirmek için bazen güreşiyoruz. Onu alıp üzerimden aşırtıyorum, gıdıklıyorum, çok hoşuna diyor, sonra soruyor: – Baba ne yapıyorsun bana!
Şengül bir tekerleme öğretmiş. Hemen hemen hepsini öğrenmiş. Bizim unuttuğumuz ama çocukluğumuzda hep söylediğimiz birşey; Komşu komşu, oğlun geldi mi. Geldi. Ne getirdi. inci boncuk. Kime kime, sana bana, başka kime, kara kediye, kara kedi nerede, dağa kaçtı…. diye giden birşey. Tabi Selin bunu söylerken bazen şaşırıyor, dağ nerede deyince “suyun içine düştü” diyor. Sonunda da yandı bitti kül oldu demeyi unutmuyor.
Cuma akşamı Hilmiyenin iş arkadaşı Meltem’e gittik. Yeni doğum yaptığı için bebeği de sevdik. Orada Ozan’ın eşi ile biraz oynadılar. Selin’e renklerin ingilizcesini öğretiyordu. Selin turuncu rengi Puruncu olarak teleffuz ediyor. Blue ve Orange renklerini 1 kez söyledi. Aradan biraz zaman geçince tekrar sordu. Blue renkli kalemi getirmesini istedi, getirdi. Sonra Orange renkli kalemi getir dedi, Selin etrafına baktı baktı, sonra yok dedi. Önce bilemediğini düşündü herkez. Sonra işin aslı ortaya çıktı. Turuncu kalem gerçektende yerde yoktu. 🙂