Uzun zaman bir yazı yazmadığımın farkındayım. 1 ayı geçmiş bile. Zaman da çok çabuk akıyor. Bazen zamanı kum tanesine benzetiyorum. Avuçlarınıza aldığınızda parmaklarınızdan nasıl da çabuk akar. 27 Haziranda ben 3 hafta Hilmiye de 2 haftalık izne çıkmıştık. 2 hafta izmirde güzel zaman geçirmiştik. Ben 3ncü haftamı aslında zorunlu olarak almıştım. Şirket toplu izne zorlamıştı. Bu iznin son gününde yani 15 Temmuzda ülkede çok kötü birşey oldu. Hilmiye işten gelmişti. Çocukları uyutmuştuk ve tam film izlemek için televizyonu atık. O anda TRT1 de bir belgesel gibi bir şey denk geldi. Sanki 12 Eylül darbe zamanını anlatıyor gibiydi. Ardına telefonum çaldı, arayan babamdı. Oğlum ülkede darbe oldu dedi. Bir anda şok olmuştuk. Hilmiye ile yüzyüze baktık. Ne yapacağımızı şaşırdık. Diğer kanallar dizi oynatmaya devam ediyordu. Sonra Cumhurbaşkanının yayını geldi. Halkı sokağa çağırıyordu. İçimizi çok büyük bir korku aldı. Ben 12 Eylül darbesinde 5 yaşında bir çocuktum. Neler yaşayabileceğimizi az çok kestirebiliyordum. Çocuklarıma darbenin ne olduğunu nasıl anlatacaktım. Belki okula gidecemeyeklerdi, belki pazartesi olduğunda gidecek bir işimiz bile olmayacaktı. Yaklaşık 2 saat sonra darbe girişimi engellenmişti. köprüdeki tanklardan ateşler açılmış, uçaklar millet meclisini vurmuştu. Halk ayaklandı, bir çok kişi hayatını kaybetmişti.
inanılmaz bir korkuydu bu. Hilmiye titremeye başladı. Sabaha kadar tv karşısında olanları izledik. Allahtan korkulan olmadı ve darbe girişimi halkın desteği ile engellendi. Pazartesi işe gittiğimizde de polisler vardı. Çalıştığım işterini de darbe gecesi basmışlar. Bu yüzden soruşturma vardı. Ardından şirkette başka sıkıntılar çıktı. izinler iptal edildi. bazı insanlar tutuklandı. Sıkıntılar devam ediyordu. Her sabah işe gitmek için kendimizi zorluyor, akşam da moral bozukluğu ile dönüyorduk. Bu durum çocuklar üzerinde de çok etkili oldu. Yalancıktan olsa bile neşeli görünmeye çalışıyorduk. Bazen en ufak bir şeyde çocuklara kızıyorduk. izinler tekrar açılınca 15 Ağustosta hemen 1 haftalık daha izin alıp Erikliye tatile çıktık. Kafayı oynatmama az kalmıştı. Bu bizim için bir nefes almak olacaktı. 2-3 gün orada kendime gelemedim. uyumak istiyordum sürekli. kahvaltı yapıyor hemen uyuyor, öğlen yemek yedikten sonra tekrar yatıyordum. Akşam da çok rahat uyuyordum. Hilmiye de bana çok karışmadı. Sonra normale döndüm, üzerimde o stresi attım ama bu defa da çocuklar hastaydı. Onları orada bir doktora götürdük, doktor bozuntusu birşeyleri yok dedi gönderdi. Burunları akıyor, bogazları ağrıyor, öksürükleri vardı.
Hemen doktorumuzu aradık, ilaçları aldık. Baktık Duru hala iyileşmiyor, antibiyotik vermeye karar verdik. Selin daha iyi görünüyordu. Sesleri genizden geliyordu. Oradaki doktora sorduk antibiyotik kullanalım mı diye, bizi kovar gibi oldu. Dünya bize gülüyor, antibiyotik mi, saçmalamayın dedi. Ama gerekliydi. Denize öğleden sonra gidiyorduk. Hasta olmasalar daha erken de giderdik. istanbula döner dönmez doktara gittik. Duru iyileşmeye başlamış ama Selin kötüydü. Kulakları ve boğazları kızarmıştı. Ona da antibiyotik başladık. 2-3 gün için de o da iyileşti.
Ülkedeki normalleşme hala olmadı. işlerinde hala sıkıntılar var. Bu yüzden iş arayışına girdim ama iş de piyasada pek yok. Ortam karşık olduğu için kimse eleman almıyor. Olağanüstü hal bir an önce kalkarsa normalleşme sağlanır ve hayatımıza kaldığımız yerden devam ederiz diye umutluyuz. Almanyaya gitmediğimiz için de çok pişman olduk. iyi haber ise Hilmiye terfi aldı. Artık benden fazla kazanacak. Benzin gibi ek yardımlar alacak. Allah hepimizi korusun özelliklede çocuklarımızı ve onların geleceğini.