2 hafta öncesinde okullar kapandı. Bu hafta sonu da tatile çıkıyoruz. Geleneği bozmayıp yine Denizatı’na gidiyoruz. Bazen kendime acaba yaşlandık mı diye soruyorum. Çünkü sürekli aynı yere gidiyoruz ve orada kendimizi mutlu hissediyoruz. Çocuklar tekrar olaylarından çok hoşlanır ve yaşlanan her insan çocuklaşır. Belki de Denizatı’nın cazibesidir, bilemiyorum. Okul bu yıl muhteşem geçti. Duru çok fazla hastalık geçirdi ve çok devamsızlık yaptı. Selin ise çok şey öğrendi ve giderek olgunlaştı. Kendi kızımın bu kadar olgun davranması bazen tedirgin hissettiriyor. Selin inanılmaz düşünceli bir çocuk. Bazen kafasından öyle şeyler geçiyor ki, onları öğrenmek için başbaşa kalıp sohbet etmemiz gerekiyor. Yani düşensenize küçük bir çocuk ile sohbet ediyorsunuz ve onu dinliyorsunuz. Biz küçükken böyle şeyler yapılmazdı. Çocuk işte aklı ermez denilir geçilirdi. Ama hiç öyle değilmiş sanırım. Keşke bizi de anlayan dinleyen anne babalarımız olsaydı. Endişelerimiz, korkularımız, sevinçlerimiz vardı paylaşacağımız. Bu bakımdan bizim kızlarımız çok şanslı.
Aynı anne ve babadan doğan iki kardeşin bu kadar farklı karakterde olması ne ilginçtir. Selin küçükken de daha olgun, daha söz dinleyen bir çocuktu. Duru ise tam tersi, biraz daha asi bir çocuk. Benim gibi sanki. Bize yapılması konusunda zor koşulursa mantığımız tam tersini yapmamıza zorluyor. Özgürlük bizim yaşam biçimimiz oluyor. Duru ile konuşurken zorlama değil rica ederek yaklaşmak gerekiyor. Ne kadar asi görünse de onun da çok iyi ve yumuşak bir kalbi var. Ablasını paylaşmak ona da zor geliyor. Düşünsenize okula çok gitmemesine rağmen gösteride harika bir performans sergiledi. Bazen sohbetlerimizde araya girip inanılmaz şeyler söyleyebiliyor ve fikir beyan ediyor. Duru gelecek yıl kreşe devam edecek ama bence o hazırlık okuyabilecek kapasitede.
Bu aralar Selinde korku başladı. Kendi odasında yalnız yatamıyor ve karanlık onu uyutmuyor. Duru da ablasını taklit ediyor. Bu sebepten yatağın benim olan tarafını bir süredir işgal ettiler. Akşamları onlarla yatarken sohbet ediyoruz. Önce Duruyu uyutuyorum. Bana sırtını sönüp sarılmamı istiyor. Saçlarını okşuyorum 3 dk sonra uyumuş oluyor. Kendini huzurlu ve güvende hissediyor olabilir. Bebekken de ben çok kolay uyuturdum onu. Bağırsak düğümlenmesi yaşadığı dönemde bile uyutmuştum. Selin ise korkularını anlatıyor önce. Bu aralar çocuklar arasında üliminati denilen bir saçmalık var. Birbirlerini korkutuyorlar. Selin de çok etkilenmiş. Bunların gerçek olmadığını anlatıyor ve özellikle kendi karanlık korkumu yenme tecrübelerimi anlatıyorum. Başlarını masaj yapıyor ve streslerini alıyorum. Bir süre sonra o da uyumuş oluyor. Onlarla vakit geçirmek çok güzel.
Hilmiye biraz daha sabırsız yaklaşabiliyor. Eskiden öyle değildi. Selinin hareketlerini komik bile bulurduk ama Duru bazen çıldırtma noktasına gelebiliyor. Bu yüzden Hilmiye de hemen sesini yükseltebiliyor. Çocuklar bizim aynadaki halimiz gibi. Birbirlerine de aynı şekilde davranıyorlar. Hiç tahammül seviyeleri olmadan direk bağırıyorlar. Bu konuda da sohbet etmiştik. Hilmiye de artık daha sabırlı davranıyor.
Bu arada işimden istifa ettim. 8 yıl aradan sonra Akbankta çalışacağım. Artık nöbet ve gecenin bir yarısı telefon gelmeyecek. Mimar olarak çalışacağım. İş konusunda heyecanımı yitirmiş durumdayım. Belki de kendime çok güvenim var bu yüzden çok heyecan duymuyorum. Yada TürkTelekom bazı duygularımı köreltmiş de olabilir. Bu yüzden bu yaz yıllık iznim de olmayacak. Başlamadan önce ilk ve sonra tatilim gibi görünüyor. Umarım hepimiz için iyi sonuçları olur.