Daha önce dedim, bu yaz çok gezeceğiz. Yıllardır çocuklarla gezmenin zorluğu hele ki yurtdışında bizi hep ürkütmüştü. Yurtdışına çıktığımızda çok fazla yol yürürüz. Günlük 15km ortalama yol alırız. Hali ile çocuklar bu kadar ayakta kalamazdı. Bir de yemek problemi var. Ben çok umursamam ama anneler bu konuda daha titiz. Çocukları da herşeyi yemeye alıştırmadıklarından büyük sıkıntıdır yurtdışı gezileri. Almanyaya gittik, bakalım çocuklu aile olarak neler oldu.
Hamburg-Lübeck
Daha önce çok kez Almanyaya gittim. Berlin’den kuzeye, Hamburg tarafına hiç geçmemiştik. Aslında çocuklarla ilk yurtdışı planımız Amsterdam olacaktı. Ama gideceğimiz arkadaşların evi o tarihlerde müsait olmayında Paris yada Hamburg olacaktı. Hamburgda Hilmiyenin yeğini yaşıyor. Hamburg’a 1 saat uzaklıkta Lübeck şehri.
Öncelikle vize sıkıntımızdan başlayalım. Benim vizem olduğu için Hilmiye ve çocuklar başvuru yaptılar. Vizeye çocukları götürmedik. Ben ve Hilmiye beraber gidinde muvakkatname gibi gereksiz bir kağıt için notere gitmemize gerek kalmadı. Uçak rezervasyonu 1 günden fazla yapılamıyor, ertesi gün iptal olacak rezervasyon çıktılarını verdik. Kalacak yeri de bir otelden ücretsiz iptal olacak şekilde ayırdık. booking üzerinden vize çıkınca iptal ettik. Vizenin çıkması 1 haftadan fazla sürdü. Aldığımızda ise çok şaşırdık çünkü vize 8 günlük çıkmıştı. 8 gün nedir yahu. Hayatımızda ilk defa bu kadar az süreli vize aldık. Çocuklara vize ücretsiz olduğundan mıdır, yoksa ilk defa aldıklarından mıdır bilinmez, 8 gün vermişler.
Gitmeden önce Sabiha Gökçenden hızlı geçiş aldım. Hemen pasaport kontrolünden geçtik ve uçağa bindik. Pegasus uçaklarında hiçbirşey yok. Konforu çok düşük. Herşey için para isteniyor. Hali ile para vermek istemeyen için sıkıcı bir yolculuk bekliyor. 3,5 saat sonra Hamburg’a güneşli bir günde indik. Pasaport kontrolünden de sıkıntısız geçtik. Çocukların üzerini ayrıca aradılar. havaalanı içinde Sixt araç kiralama servisine gidip bir araç aldık. aracı görünce inanamadık. 1 hafta için 180€ vererek mini cooper araba kiraladık. Almanya trafiği gerçekten çok rahat. Araç kullanmak, herkes kurallara uyduğu için çok zevkli. 1 saat sonra Lübeck’e vardık. Kızları Sinem ile bizimkiler hemen kaynaştılar. Biraz dinlenip dışarı çıktık. Lübeck bizim Antalya gibi bir yer. Tabi deniz biraz soğuk, ama belde olarak tatil yeri. Ortaçağdan kalma çok yapı var. Şehrin heryeri müze gibi ve yemyeşil ağaçlar, parklar. Kanal kenarında biraz dolaştık, dondurma yedik. AVM kültürü hiç yok. Şehirde minik minik mağazalar var sadece.
1 gün de Kiel’e gittik. Halamın yaşadığı yeri gördük, beraber kahvaltı yaptık. Öğle yemeği sonrasında oradan ayrıldık. Kiel’de çok gezemedik. Halamın evinde çocukları eğlendirecek çok birşey olmadığı için sıkıldılar. Yakınlardaki büyük bir markete gittik. biraz onlar için birşeyler aldık. Ancak öyle oyalayabildik.
1 gün de Hamburg’a gittik. Hamburg’u çok sevemedik. inanılmaz kalabalık bir şehir. Her milletten insan var. Arap, afrika ağırlıkta. Bazı yerlerde radikal islamcılar gösteri yapıyordu. Yemek yedik ve Elbe nehri kenarında birşeyler içip anı yaşamaya çalıştık. Selin Harry Potter hayranı olduğu için bir mağaza ismi öğrendik. Elbenwald gibi bir ismi olan, Europa Passage’nin en alt katında sadece Harry Potter ürünleri satan bir mağaza. Duru kendine asa aldı. TR de 400 TL ye satılan asayı 100TL gibi fiyata aldık. Selin de birkaç şey aldı kendine ve akşama eve döndük. Ev sahiplerimiz çok misafirperverdi. çok eğlendik. Son günümüzde ise baltık denizi kıyısına gittik. Travemünde denilen harika bir sahil kasabası. Sahil küçük küçük kiosklarla doluydu. Bunlar koltuk oluyor, yatak oluyor veya gölgelik olarak kullanılıyor. Hasırdan yapılma enteresan birşeydi. TR ye de lazım bunlardan dedim. Yemyeşil sahillerde mangalcı gördük. Kimlerdi dersiniz, Türkler ve araplar sadece. Cezası var normalde. Adam kalabalık gelmiş, cezayı ödüyor gerekirse, ama mangalını yakıp ortamı duman yapmayı tercih ediyor. Selin arada bir ingilizcesini kullanıp sipariş veriyor, garsondan birşeyler istiyordu. Harika bir haftanın sonunda yurda döndük.
Gitmeden önce de bir iş görüşmesi yaptım. Yaklaşık 1,5 saat telefonda sürdü. Sonrada Almanyadayken de benden birkaç evrak istediler. Onları da hazırlayıp gönderdim. Eğer ilerde olumlu sonuçlanırsa yaşamak için Frankfurta taşınacağız demek.
Kapadokya
2 Eylülde okullar kısmen açıldı. 1nci sınıflar oryantasyon için erken başladı. Selin orta 1, Duru ilkokul 1 olduğu için ikisi de gitti. Duru şimdiden verilen ödevleri yapmamakta ısrarcı. Bir kez çok fena tartışmamız oldu. Cuma günü ise gidemediler. Kapadokyaya 3 günlük gezimiz vardı. Normalde bu tatil Nisan ayı için alınmıştı. Ama Nisanda kar kış yaşandığı için arabayla da gidemeyeceğimiz için iptal edip 6 Eylül tarihine aldık. Arabayla gitmekten de vazgeçtik. Yol gözümüzde büyüdü. Kayseriye ucuz bilet bulunca uçakla gittik. Oradan bir araba kiraladık. Almanyadan sonra araç kiralama bizde alışkanlık yaptı galiba. Bu defa lüks değil, dandik bir Nissan verdiler. Heryerinden sesler geliyordu.
Otelimiz çok güzeldi. Kayaların içi oyularak yapılmış Rome Cave Otel. Bildiğin mağara evi. içinde jakuzi ve sauna var. Oda dev gibi. Gerçi biz king suit aldık, diğerleri o kadar büyük değildir. Çok yürüdük, çok gezdik. Sabah saat 6 da uyanıp gökyüzündeki binlerce balonu izlemek ayrı bir güzeldi. Balanların çoğu Göreme merkezli kalkıyor. Otel de burada olunca izlemek için uzaklara gitmeye gerek kalmadı. Rotamızdaki her yere gittik. ürgüp, avanos, uçhisar, ortahisar. Çok fazla uzak doğulu vardı. Göreme’deki bir çok işletmenin üzerinde çince yazılar var. Hepsi uzun kollularla örtünmüş, maskelerini takmış, ellerinde şemsiyeler geziyorlar. Tabi biz cengaver gibi gezdik. Sonunda tozlu yerlere gire çıka alerjilerimiz arttı. 2 gün işe gidemedim. hepimizde kuru öksürük. neyseki atlattık bunu da.