Biz yaz tatiline Hilmiyenin işleri sebebiyle geç çıkmış olduk. Aslında 2 hafta öncesinden gidebilirdik. Toplantılar, iş yerine gitmeler derken Hilmiye ancak zaman bulabildi. Çocuklar sitenin havuzunda vakit geçirdiler. Tatile girerken Duru kapkara olup çıkmıştı. Ardından yazlığa gittik ve 1 ay kaldık. Aynı zamanda Kurban Bayramına da denk geldi. Orada Hilmiyenin ısrarları sonucu kurban kestik. Yazlık bu yıl çok değişmişti. Sahil projesi neredeyse bitmiş, eski varoş yapılar yıkılmış, yerine ışıklandırılmış, yürüme parkuru, duşlar, bisiklet yolu olan bir yeşillik alan gelmişti. Akşamları yürümek özellikle çok keyifli oldu. Yeni mekanlar da açılmaya başladı. Deniz ise her zamanki gibi harikaydı.
Ben bu yıl neredeyse hiç yazlığı terk etmek istemedim. Bazı zamanlar işten sonra havlumu ve sandalyemi alıp tek başıma gittim ve güneşin batışından sonra geldim. Gün batımı sırasındaki renk geçişlerini görmek, uzun Toros dağlarını izlemek, bir tarafta sakinleşmiş denize bakmak çok keyif vericiydi. Arada bu keyfi bira içerek de arttırdım. Bu yılın diğerlerinden en büyük farklı Selindeki değişimler oldu. Evde olduğu gibi orada da hiç odadan çıkmadı, kitaplarını okudu, bol bol da telefon ekranında zaman geçirdi. Eve gelen gidene hoş geldin, hoşçakal vs yok. Yemek masasında işi bitince odasına gider. Bunlar bu yaşların tipik ergenlik geçişleri. Başkalarında da aynı tavırları görünce çok yadırgamıyoruz artık. Bu sebeple denize giderken bir karar aldık. Kendisi isterse gelir, isterse evde kalır. Böylece onun sıkıntılı tavırlarını görüp neden geldik denize dememiş olduk. Arada bir bizimle geldi, ev yakın olduğu için tekrar gitti. Bir haftalık da yıllık izin almıştık, İstanbula dönmek isteyince önce dönüş kararı almıştık. Sonra konuştuk kendisi ile. Biz ona hiç karışmayacağız, o da bize 1 hafta daha izin verecekti. O 1 haftayı da hergün denize girerek geçirmiş olduk.
Duru şuan daha sosyal bir çocuk. Bizimle denize geliyor, kendine eğlenecek birşeyler buluyor. Kedimiz Hera’yı da yanımızda götürdük, 12 saat araba yolculuğunda bile dayandı kedicik. Selinin bir ara canı çok sıkıldı, AVM isteği geldi. Öyle olunca Mersindeki evimize gittik. 3 saatlik yolculuk sonrası vardık, sabah erkenden Marinada önce kahvaltı, sonra AVM ziyareti yaptık. İstediği kitapları aldık. Arkadaşı Ada (neredeyse tek arkadaşı) da tatildeydi, özlemiş onu. Neyseki o 1 hafta da eğlenceli geçti. Ama keşke o haftayı Alanyada geçirseydik. Orada hem deniz, hem AVM ikisi bir arada bulabilirdik.
İstanbul’a Dönüş
Tam 1 ayın sonunda İstanbul’a vardık. Arabanın arka koltuğuna şişme yatak koyduk ve gece yolculuğu ile uyuyarak geldiler. Kedimiz de çok uysaldı. Hatta hiç kafesine kapatmadık. Kucakta sürekli uyudu. Afyonda Starbucks molası verdik. Bu genel bir klasik haline geldi. İstanbula gelince gerçekten içimde bir hüzün oluştu. Çok özlemiştim şimdiden yazlığı. Sabah uyandığımda denize gitme planları yapıyordum ama deniz yoktu ortada. Hafta sonunu bekleyip havuza gitmekten başka çaremiz yok artık. Galiba Hilmiye de özlemiş İstanbulu. Çocukların derslerini bahane etti. Biz geldikten 2 hafta sonra derleri başladı. Aslında 2 hafta daha geçirebilirdik.
Selinin okulu gelecek hafta açılıyor. 8nci sınıflar için okul erken başlıyor. Öncesinde özel dersleri bu hafta başladı. Öğretmenler hafta sonu geliyor. Bir ara Kadıköy’e gidip bir ton kitap, ve testler aldık. KAdıköy demişken, yazlığa gitmeden önce Rota virüsü kaptım. Kadıköye gezi yapmıştık ailecek. Ama sonrası hastalık kapmışım. 1 hafta boyunca sürekli ishalim vardı. Yine Covid zamanları gibi izole edildim. 1 kez çok fenalaştım hastaneye gidip serum almak zorunda kaldım.
Bu sürede en çok çocuklar canımı sıktı. Nasıl olduğuma gelip bakmadılar bile. Hatta bir ara alt katta kavga ettiler. Çok sinirlenip, hastalığın verdiği sıkıntı yüzünden de öfke patlaması yaşadım. Selinin odasına gidip bir bardak kırdım. Hastalık çok sıkıntılı geçti. O dönemlerde insan biraz daha hassas oluyor. Ölsem kimse umursamayacakmış gibi geliyor. Tek istediğim babacım bugün nasılsın diye sorulmasıydı. Ama olmadı belki ilerde…
Durunun Aşıları
Duru için tatil öncesi bir çok testler yaptırmıştık. Erken ergenlik gelişimi sebebi ile. Sonunda aşı olması gerektiğine karar verdik. Gögüs dokusu çocuğu rahatsız etmeye başlamıştı. Girmeden önce aşıyı bulup yaptırdık. Aşı Türkiyede kalmamış. Teyzesi bir kaç görüşme yaptı ve özel olarak getirdi. parça parça almak ve stoklamak zorunda kaldık. Tanesi 1000 TL olan bir ilaç ve 2,5 ay aralıklarla yapılıyor. ilk dozu hastanede yaptırdık. Normal aşılar gibi koldan ve kas içine yapılıyor. Aşı yeri 1 hafta boyunca ağrıyor. Aşı sonrası gögüs dokusu tekrar küçüldü. Boy uzaması devam etti. Bizim küçük kızımız çocuk kalmaya devam etti. yakında 2nci dozu da olacak. Gerçekten çok faydasını gördük. Bir araştırmaya göre Covid sebebi ile Avrupada bir çok çocuk erken ergenliğe girmiş. Daha 9 yaşında adet görmeye, boy uzamasının durmasına ve gögüs dokusunun büyümesine şahit olmuşlar. Bu bir çok ülkede raporlanmış. Neyseki bir çaresini bulduk ama tedaviye erişemeyen çok da aileler var. ülkedeki dövizin yükselmesi, ekonomik zorluk bir çok aile için işi gidişine bırakmaya zorluyor.
Selin’in Doğum Günü
Selin geçen hafta sonu 13 yaşına girdi. Evde bir küçük kutlama yaptık. Sevdiği arkadaşları geldi. Terasta açık havada yaptık. Terası yeni yaptırmıştık ama misafir ağırlamamıştık. Akşam geç saate kadar kaldılar. Müzik, açık hava, esinti daha ne olsun, hepsi vardı. Selin’e doğum günü hediyesi olarak kitaplık aldım. Odasındaki masa ve dolabı kaldırdık. Ikea’dan da bir masa aldık. Kitaplık da tam oldu. Çok fazla kitabı var, bazılarından 2, 3 tane var. Sipariş verdiği kitap geç gelince başka yerden almak gibi savurganlıkları var. 1 kitap şuan 70-80 TL civarı olmuş. Bunlar 1 yıl önce 20-30 TL civarıydı. inanılmaz masraflı. üstelik ciltli kitap okumayı seviyor, bu maliyeti daha çok arttırıyor. Buna rağmen kitaplığı tam dolduramadı. Neyse okuma alışkanlığı en azından hızlı okuma ve anlama becerilerini geliştirdi. Ülkede kitap okuma oranının çok düşük olduğunu düşünürsek Selin bu oranın çok üzerinde bir genç.
Bir gün onu, ergenlik bunalımlarından çıkmış, sosyal biri olmuş, herkesle hoş sohbet eden biri gibi görmeyi çok istiyorum. Şuan aile ile yapılan hiçbir etkinlik onun ilgisini çekmiyor. Bir gün olur mu bilmem, ben beklerim…