Dün bizim için özel bir gündü. 8 yıl önce başlamıştı beraberliğimiz. Akşama kadar düne has özel birşey yapmamıştık. iş yoğunluğu, yorgunluk vs derken akşam oldu. Akşam yemeğini özel bir yerde yemeye kadar verdik. Yenilerde duyduğum mekanın adı Kolcuoğlu. Kartal sahilinde lüx bir lokanta. Menüleri bile olmayan garip bir yer. Mekana gelen herkese aynı şeyler veriliyor. Önden mezeler, kuverler derken kardından kol kebabı masada yerini alıyor. Kebap sonrası bir sürü tatlı ve meyveler. Midemiz önceleri bayram ederken yemeğin sonuna doğru yeter demeye başlıyor. Masadaki herşeyi yemek istiyor insan, öylesine lezzetli ki. En güzel tarafı da çocuklar için bir oda yapmış olmaları. Çocuk oyun odasında kaydıraktan, arabalara, boya kalemlerinden oyuncaklara kadar bir sürü şey var. Üstelik çocuk bakıcısı da var. Selin’i götürdüğümde önce yanında durmamı istedi ardından oyuna daldı. O oyun oynarken bizde afiyetle yemeklerimizi yedik. Harika bir akşam geçirdik.
Selin bu aralar tanıdığı herkese adını soruyor. Garson’a da dün adını sordu. – Senin adın ne? (Garson şaşkın, beklemediği soru) – Gökhan! Senin adın ne? – Selin Ecem Kutup! (Garson yine şaşkın, yüzünde komik bir gülümseme) Bizim neşe kaynağımız oldu. Bebeklikte geçirdiğimiz bir çok şey yalanmış meğerse. Agular, gülmeler vs. Asıl güzel şeyleri şimdilerde yaşıyoruz. Artık konuşuyor, bizi anlıyor, seçimler yapıyor, istediği kıyafeti giyip istediğini yiyor. Yani ilişkimiz daha bir interaktif hale geldi. Süreki yeni şeyler öğreniyor, öğrendiği şeyleri söylerken de bizi çok mutlu ediyor.
Salı günü antibiyotik vermeyi kestik. Artık tamamen iyileşti. Onun hastalanmasını yüreklerimiz kaldırmıyor. Evde puslu, durgun bir hava hakim oluyor. Oysa iyi zamanlarında kapıdan bacadan mutluluk fışkırıyor.
İşte gelen yemeklerden bazıları: