30 Kasım Cuma günü Yeditepe üniversitesinde randevumuz vardı. Hilmiye Şengülle beraber götürdü. 3 tüp kan almışlar ve canı çok yanmış. Bu hafta da sonuçları çıktı. Hiçbir şeye alerjisi çıkmadı. Doktor nedense sadece kan testi yapmış. Yeterli mi bilemiyorum. Ogün hastaneye gitmeleri de olaydı. Arabanın lastiği patlamış. Lastikçi kendinden bir geçici lastak takmiş ama arabanın her yeri alarm veriyor. Tekrar gitmiş bu defa lastikçi cuma namazına gitmiş. iş yerinde de sorunlar varmış. Lastik değişiminden sonra Bagdat Caddesinin trafiğine gitmişler, kaza atlatmışlar, park yeri bulamamışlar. Üstüne Selinin de ağlamaları, şirketten sorun için aramaları derken Hilmiye doğurma aşamasına gelmiş. Resmen Murphy kandilerini takip etmiş. işleri bitince Meydan AVM ye gidip Selin’e barbie’nin Ada ve Duru bebeklerini almışlar.
1 Aralık Cumartesi günü Susam Sokağı gösterisine gittik. inanılmaz kötü ve sıkıcı bir gösteriydi. Selin de çok sıkıldı. ilk yarısında çıkmak zorunda kalmıştık. Daha öncesinde gittiğimiz Mickey Mouse gösterisi çok güzeldi. Bunun da öyle olacağını sanmıştık ama olmadı. Danslar kötü, müzikler kötü, hikaye yok. Öylesine yapılmış birşeydi sanki.
Gösteriden sonra domuz giribi oldum. 2 gün ağır geçti. First Defence ile sürekli burnuma ilaç sıkarak Selin ve Hilmiyeye bulaştırmadım.
Geçen hafta eğitime katıldığım için işe gitmedim. Çok erken bir saatte olmadığı için geç kalktım, kahvaltımı yaptım ve Selinle beraber evden çıktım. Akşam da otobüse binim Selin’in okulunda indim. Normalde annesini beklerken beni karşısında görünce çok sevindi. Öğretmeni gözlerini kapatarak getirdi yanımı, sonra sürprizzzz. Sıkı sıkı sarıldık birbirimize. Arkadaşları ile de tanıştırmayı ihmal etmedi. Sonra Hilmiye gelip bizi alıyordu. Salı günüydü sanırım. Hilmiyenin işi çıkmış çıkamamış işyerinden. Ben de okul dışında onu bekledim. Geliyorum diyor ama bir türlü gelmiyordu. 1 saat dışarda bekledim. Bütün çocuklar da gitmişti. Sadece Selin kalmış. Çok canım sıkılmıştı. En azından gelemiyorum deseydi ben Selini de alır taxi ile giderdim. Bizi bırakıp tekrar iş yerine gitti geç saatte geldi.
Perşembe günü annesi ile tartıştılar. Selin biraz daha yatmak istiyordu. Hilmiye evden çıkamayınca kızıp bağırdı, baba diye gelip sarıldı ağladı. Mecbur kaldı gitmeye. Biz de Engin’nin arabasıyla gittik. Engin her sabah Derin’i okula bıraktığı için sorun olmadı. Aynı okulda olmaları avantaj oldu. Ben güzelce giydirdim, çantasını aldım, hiç itiraz etmeden evden çıktık. Vır vır yine konuştu durdu. Okula bırakırken sarıldı bana, “baba beni akşam erken alırmısın” dedi ve ayrıldık.
Selin bu aralar Adayla Durunun maceralarını daha az izliyor. Şimdilerde de Tinkerbell izliyor. Hergün hatta bazen 2 kez arkası arkasına. Ada ve Duru filmini müzikleri için izliyordu bunu da çok komik bulduğu için. Kahkahalarla gülüyor. Mikrofonu eline alıp söylemesi de çok ilginiç. Filmin bir sahnesinde Popstar Ada, el işareti yaparak Prenses Duruyu sahneye kaldırıyor. Aynısını Selin bize yapıyor. Ya annesini ya beni dansa kaldırıyor. Tinkerbellde de komik bir sahne var. Arkadaşları Tinkerbelle yaşadığı vadiyi gösteriyor. Uzaklara bakıp heyecanlanıyor manzara karşısında. Sonra arkadaşları başını eğip aşağı yani yaşadıkları yeri gösterince heyecan falan kalmıyor tabi. Selin de bizim başımızdan tutup aşağı doğru eğiyor.
Geçenlerde yeni bir ingilizce şarkı öğrenmiş; Are you happy, are you sad, how are you today… diye devam eden bir şarkı.