Geçen haftalarda fena bir salgın vardı. Hastaneler dolup taştı. H3N2 adı verilen bir virüs türedi bu yıl. Hafta içi bile hastane çok kalabalıktı. Selin ve Duruyu beraber götürmüştüm. 1 saat kadar beklemek zorunda kalmıştık. Çok şükür artık iyiler. Duru özellikle daha zor geçirdi. Geniz akıntısı yüzünden balgamı vardı ve onu çıkarmak isterken de kusuyordu. Yemek yiyemiyor, ilaç içemiyor durumdaydı. Neyseki artık geçmişte kaldı. Hafta sonu babaanneleri Mersine döndü. Aynı gün Anneanne geldi.
Geçen hafta Selinin okulundan aradılar. Çocukların saçlarında kontrol yapmışlar ve bir kaçında bit bulmuşlar. Selinde de sirke denilen bit yumurtaları varmış. Duyunca kaşınmaya başladım. Hilmiyeye söyledim, o da başladı kaşınmaya. Sözünü etmek bile insanda kaşıntıya yol açan bir durum. Bit olayının temizlikle de pek bir ilgisi yokmuş. Geldi mi temiz yada kirli saç demiyor hemen yerleşip koloni kurmaya çalışan bir asalak. Hemen eczaneden şampuan aldım ve akşam eve gider gitmez Selini banyoya soktum. Ardından yanında gelen metal ince uçlu tarakla iyice taradık. Aynı şeyi kendim için de yaptım, kaşıntıdan kurtulamadım çünkü. Hilmiye gelince o da geçti banyodan. Bakıp da çok anlamıyoruz ama inşallah kalmamıştır.
Dün gece o kadar geç yattık ki, Selin sabah uyanamamış ve okula gitmemiş. Duru da akşamları çok cazgır oluyor. Bu aralar ikisi ile de ayrı ayrı problemlerimiz var. Duruyu 2 dakika boş bırakamıyoruz. Sürekli evin içinde yaramazlık peşinde. Sandalyelere çıkıyor, koltukta zıplıyor, düşüyor, kafasını çarpıyor, yerde gördüğü minik parçaları ağzına koyuyor, elektrik prizleri ile oynuyor. Artık herşeyi de anlar durumda, yapma dedikçe tersini yapıyor. Bazen kızıp kafasını bilerek vuruyor. Kıskançlık da artmaya başladı. Akşam eve adımımı atar atmaz önce kendisini sevmemi istiyor. Hızlıca emekleyip bacaklarıma dolanıyor hiç bırakmıyor. Bazen de elleri ile gel gel gel yaparak çağırıyor. Çok fırlama gülüşleri var. Ben yaramazlık yapacam bak beni izle der gibi dişlerini göstererek gülüyor. Hafta sonları bize uyku uyutmuyor. Sabah 7 gibi mama veriyorum, buna rağmen 8 olduğu zaman uyanıp çığlıklar, bağırmalar, mümkün değil uyumak.
Selin ise TV olayına takmış durumdaydı. TRT çocuk kanalı artık akşamları kapanıyor diye Minika çocuk kanalına sardı. Mecburen kanala şifre koydum artık açamıyor. Bu defa da Tekrar izle yayınlarına taktı. Kaydedilmiş My little pony dizisini defalarca ama defalarca izleyip duruyor. Bütün bölümlerini artık ezberlemiş de. Ama nedense hiç sıkılmıyor. Bir başka takıntısı da dergiler. Carrefour da gözümüze sokarcasına dergileri girişe dizmiş. Mutlaka alınması gereken birşey gibi. O yüzden Carrefour yerine başka marketleri tercih ediyorum. Bu defa da akşam Şengülü bırakmaya gideceğim sırada, ben de gelecem diye tutturuyor. üstüne bir de annesine eve birşey lazım mı diye soruyor. Aklınca beni Carrefoura götürecek ve dergi de aldıracak. Çok uyanık bunlar. Dergi alsak bile içinde ne kadar resim varsa hepsini makasla kesip parçalıyor. Okumantan çok kesmeyi seviyor. Sayesinde makas kullanma alışkanlığı iyice gelişti. Bir diğer gördüğüm şey ise artık boyama kabiliyeti de çok gelişmiş. Artık bir hayvanı tek bir renk olarak taşırmadan boyuyor. Eskiden kafasını ayrı, ayaklarını ayrı renklerde ve gelişi güzel boyardı.