2 Haftalık tatilimiz başlamış oldu. Cumartesi akşamı yola çıkmayı planlamıştık ama gece yolculuğu yapmaktan vazgeçtik. Akşamdan Feribot biletlerimizi internetten satın aldık. Pazar günü sabah erkenden yola çıktık. Pendik vapur iskelesine vardığımızda saat 6:30 du. 7:00 da kalkacak feribota bindik ve yalovaya geçtik. Selin sabah bizimle beraber 5:00 da kalktı. Uykulu gözlerle sanki tatile çıkacağımızı anlamış gibi sevinçliydi. Feribota binmek için sıraya girdiğimizde etrafta kediler vardı. Onlara atılarak sevmek istedi ama anneden izin çıkmadı. Feribotta hazırladığımız kahvaltısını yedirdik. Balıkesire geldiğimizde Ulusoy tesislerinde mola verdik. Susurluk tostu ve ayranını bir güzel tükettik. Starbucks’tan da kahvelerimiz aldık ve yola devam ettik. 2nci molayı Selin için verdik. Ramiz Köftede bir çorba içti, ama içene kadar da cıngar kopardı. Etrafı gezmek istedi, izin vermeyince de sinirlendi, cam tabağı yere fırlatıp tuz buz etti. Yemek biter bitmez kaçtık.
izmire vardığımızda yanımıza duran bir araba lastiğimizin patladığını söyledi. Sorduğumuz bir lastikçi kapalı olunca yol bilgisayarın bir lastikçi buldum. Hemen gidip lastiği yaptırdık. Selin o sırada sızmış bir vaziyette uyuyordu. Didime varıncaya kadar da uyudu. Didime varınca ilkin ünlü Altınkum plajını görmeye gittik ama rezalet. insanlar üstüste sanki kalabalık. Sonra Akbükteki Okaliptüs oteli görmeye gittik. Herşey dahil sisteminde çalışan club otellerden birisi. bize 2 tane oda gösterdiler ama rezalet. Fiyatı çok uygun olmasına karşın odalar kötüydü. içerde kötü bir koku vardı, diğerinde de ağır bir çamaşır suyu kokusu. 2 kişi 120 TL olmasına karşın bu fiyatı bile haketmiyordu. Hemen yanında 4 yıldızlı Holiday otel güzeldi ama kişi başı 120 TL olunca fiyattan dolayı vazgeçtik.
Tekrar otel bulmak için navigasyona başvurduk. En yakın Sahil Otel görünüyordu. Gidip oteli gördük ve çok beğendik. Kişi başı 55 TL ve sabah-akşam yemeği dahil. Odalar da temizdi. Odaya yerleşip kendimizi denize attık. Saat 5 olmasına rağmen su çok güzeldi. Plaj hemen otelin önünde. Fakat çok sığ. Yürü yürü deniz suyu hala dizlerinizde, inanılmaz güzel, temiz ve kum bir denizi var. Selin çok sevdi, hemen suyla oynamaya başladı.Gözüne girsede Akdeniz gibi çok tuzlu olmadığından rahatsız etmedi. Akşam da yorgunluktan saat 22:00 gibi hep beraber sızıp kaldık.
Sabah 6 gibi uyandık. Selin acıkmış. Hemen mama hazırlayıp verdik. Ben sonra gün aydınlanırken fotograf çekmeye çıktım. Sonra odaya döndüm ve kahvaltı için Selin’i hazırlayıp aşağı indik. Selin’e güzel bir kahvaltı hazırladık. Kaldığımız otel aile oteli. İşletmecileri çok içten. Hemen tanışıp kaynaştık. Onlar tekne ile geziye çıkıp koyları görmeye gideceklermiş. Bizi de davet ettiler. Didim Merkezine indik hep beraber. Bindiğimiz gezi tam 5 tane birbirinden güzel koylara gitti. Deniz inanılmaz güzeldi. Selin de 2 tane koyda denize girdi. Şişme simitinde çıp çıp oyunlar oynayıp yüzdü. Hilmiye yüzme bilmediği için koltuk altına aldığı makarna ile yüzmeye çalıştı ama korkusu ve güvensizliği yüzünden çok zevk alamadı. Ama ortam mükemmeldi. Öğlen yemeğinde köfte, makarna ve salata üçlüsü vardı. Selin’e yoğurt ve peynir yedirdik. Selin bir ara yüksek çalan müziğe rağmen 1 saate yakın uyudu.Uyandığında müziğe ayak uydurup dans bile etti. İlk defa Selin’i böyle gördük. Çok neşeli, yerinde hiç duramıyor ve dizlerini kırıp ritme ayak uydurup dans ediyordu.
5 gibi otele döndüğümüzde hemen tekrar denize girdik. Selin aslında Akbükün denizini daha çok sevdi. Belki kucağımıza alabildiğimiz için belki de daha sıcak olduğu için. Aslında sabah oteli terketmemiz gerekiyordu ama 1 gece daha kalmaya karar verdik. Çarşamba sabahı Dalyan’a doğru yola çıkacağız. Orada da 1 gece kalıp sonra Antalya. Antalyada 1 gece kuzenlerde kalıp Anamura kadar sürecek yolculuğumuz. Hadi bize iyi tatiller.
Tavsiye: http://sahilotel.com 0256 846 10 87
Güncelleme: (01 Eylül 2010) Dalyan gezisini maalesef yapamadık. Hava şartları izin vermedi. Doğruca Antalyaya geçtik. Bir sonraki yazıda ayrıntıları var. Ama benim bahsetmek istediğim Selin’in düşüp kafasını vurması. Selin her zamanki gibi Sahil Otelde, masalara, sandalyelere, duvar kenarlarına tutunup yürüyordu. Bir ara kapı kenarındaki köşe noktasına kadar geldi. Ellerinden tutup engel olmak istediğim zaman mızmızlanıp ağlıyordu. ben de arkasına geçip düşecek olursa kapmayı düşündüm. Ama Selin benden biraz hızlı çıktı ve hızlı bir hareketle kapıya doğru yürüdü. Birden kapı eşiğine ayağı takıldı, basamakta da ayağı boşa gelince yan bir şekilde yere düştü ve alnının yan tarafını yere çarptı. Hemen buz koyska da şişti ve morardı. Çok ağladı, boncuk boncuk göz yaşları akınca, bittiğim anlar gurubuna eklenmiş oldu.