Bu aralar çocuklar çok hasta oldular. Geçen ay Duru’nun ağır geçen hastalığının ardından Şimdi de Selin hastalandı. perşembe günü okul servisini karşıladım. Eve geldik, hiçbir şeyi yoktu. TV izledi. Akşam olduğunda halsizleşti. Boğazının ağrıdığını söyledi. Calpol içip yattı. Cuma günü de işe gitmeden önce onu doktora götürdüm. İzlem Hn muayene etti, boğazı o kadar kırmızıydı ki ben bile ağzını açtığında gördüm. Boğazından tükürük numunesi almak için pamuk çubuğunu sokunca olan oldu. Foşşş diye etrafa kustu. Allahtan yere geldi de üstümüz batmadı. Daha akşamki içtiği calpol’ün rengi hala duruyordu. Pembe bir sıvı şeklinde çıktı. Beta olmuş dedi izlem doktor. Augmentin yazdı, eczaneye gidip aldık. Selin tabi eczaneyi bulmuşken diş fırçası ve ıslak mendil de aldı. Ne zaman eczaneye gitsek kendine birşeyler mutlaka alır. Bugün de tahlil sonuçları çıktı. Beta virüsü çıktı. Ama antibiyotik çabuk işe yaradı, boğaz ağrısı geçti ve normale döndü. Ama 10 güne tamamlamak gerekiyormuş ilacı.
Cumartesi günü de Duruyu doktora götürdük. Hisar Hastanesinde Prof.Teoman Bey e gösterdik.Durunun yürüme şeklinde bir problem var. Sağ ayağını normal basarken sol ayağını ucunda basıyor. Sanki topallıyormuş gibi. Ben birşey yoktur desemde teyzesi iyice işkilledi ve içimize kurt düşürdü. Hastanenin yolunu tuttuk…
Elle muayenede pek birşey çıkmadı. Kalça çıkığı yok dedi. Ama daha emin olmak için röntgen istedi. Ben karşı çıktım. Küçücük çocuğun radyasyon almasını istemiyordum. Rahim kısmına kurşun levha koyarak çektiler. Zayıf bir ışın verdiler. Ardından doktora indik ve inceledi. Kalça çıkığı gerçekten yoktu fakat pelvisin alt tarafındaki yuvarlaklık sol taraftaki gibi simetrik değildi. 1-2 ay içinde geçer dedi doktor. Kalıcı olursa ameliyat olması gerekirmiş. Özellikle bu süre içinde iki eliniz ile tutup yürümeye çalıştırın dedi. dizlerinin üzerinde yürümek daha kolayına geliyor tembelin. Bugün onun da radyoloji raporu çıktı. Herşey normaldi. Bugün canım o yüzden çok sıkkındı. Aklımdan biraz olsun çıkarmak için kendimi işe verdim. Akşam eve geldiğimde de iki kızımı da parka götürdüm. Duru artık sallanmaktan çok kaydırakta kaymayı seviyor. Hatta tersinden yukarı çıkmak için uyraşıyor. Bir elinden Selin bir elinden ben tutarak parka kadar yürütmek istedik. küçük ayaklar çabuk yoruldu. Hala en ufan bir tam basma çabası yok. Çok üzülüyorum. Umarım kalıcı bir sakatlık kalmaz. ağzımda dua eksik olmuyor. Allah bizleri çocuklarımızla sınamasın.
Geçen hafta yeğenim Yunus Emre de fenalaşmış. Bademcik iltihabı ilerleyip idrar yolları enfeksiyonuna çevirmiş. Sistrit deniliyordu galiba. 2 gün hastenede yatıp 3 şişe serum ve içine karıştırılmış bir dolu antibiyotik ile çıktı. 40 dereceye kadar çıkmış ateşi ve sıtma geçirmiş çocuk. Ona da çok üzüldüm. Bu aralar üzüntü hiç peşimi bırakmıyor.
üstüne bir de annem arayıp beni çok kırdı. Bu aralar belediye seçimleri var. Bana sen solcu musun diye sordu? evet annecim dedim. Bana -senin ekmeğini yemeyiz artık… deyince kaynar sular döküldü başımdan. Markete alışverişe gidiyordum, öylesine kendimden geçmişim ki başka bir markete girdiğimin farkında bile değildim. Eve gelip hüngür güngür ağladım. Yediremedim kendime. Ben ki yerde para bulsam alır bir dilenciye veririm. Haram nedir asla bilmem. Bilirim ki benden kat be kat çıkar. Bu sözler karşısında yıkıldım. Babamı arayıp konuştum. özür dilemiş olsa da annem hala arkadan konuşuyordu. İşte bu yüzden ben solcuyum. Solcu olmak kötü birşey mi. Eşitlik, özgür düşünce, ücretsiz eğitim ve sağlık herkesin hakkı değil mi. Sosyal devleti kim istemez. Muhafezekarların işte bu yönünü sevmiyorum. Kendilerinden olmayan kafir, ateist onlar için. düşünce özgürlüğü yok. Atatürk düşmanlığı yaparlar. Bunu kabullenemiyorum. üzülüyorum, çocuklarımıza nasıl bir gelecek bırakıyoruz diye. tarafsız kalıp oy vermemekle bile aslında taraf tuttuğumuzu anladım. inanıyorum ki bu düzen değişecek ve daha güzel bir ülke olacak. Bağnaz, yobaz ve ayrımcı bir ülkede çocuk yetiştirme fikri beni tedirgin ediyor.