Geçen hafta Saroz Körfezinde Erikli Sahilinde tatil yaptık. Pazar günü sabah çok erkenden yola çıktık. Anneanneleri, Şengül ve Yaren de bizimle geldi. Tıkış tıkış da olsa kolayca vardık. Filiz’in dublex evini kiraladık. Denize biraz uzak olsa da araba ile kolayca eriştik. Dönüşü de Cuma günü akşam yaptık ve 23:30 gibi eve vardık. Gittiğimizde Erikli inanılmaz kalabalıktı. Çevre yerlerden gelen günübirlikçiler vardı. Bu yıl Erikli çok çok kötüydü. Heryer çöp ve kir içindeydi. Belediyenin en ufak bir temizliği bile yoktu. Plajlardaki kumlar plastik ve sigara izmaritleri ile doluydu. Aslında belediyenin değil gelen insanlarların ayıbı bu. Hali ile deniz de kirlendi. Deniz kendini Ptesi günü biraz temizlemişti. 2 gün merkezde biryerde denize girdik. Şezlong ve şemsiye kiraladık. Ama hiç de ucuz değildi ve biz kalabalıktık. Hemen hemen hergün sabah erken kalkıp uzun yürüyüşler yaptım. Döndüğümüzde 1 kilo da vermiştim. Gezerken ilerdeki koya kadar gittim. Baktım bu alan daha temiz daha az insan var. Migrostan 2 tane şemsiye ve hasır aldık ve diğer günler buraya zaman geçirdik. Deniz bu alanda gerçekten çok çok daha temizdi.
Selinin dişi düştü düşecek durumdaydı. Alltan 1 diş daha önce çıkmıştı. şimdi de üste sallanan dişler var. Elimle tutup çekmek istedim ama Selin izin vermedi. Bir gün Duru ile oynarken Duru üzerine atlamış ve eli dişine çarpıp düşürmüş. Biraz kan akınca Selin çılgınca ağlamaya başladı. Üzerine de biraz kan bulaşmıştı. Yarım saat sonra kendine geldi ve acı hissetmediğini görünce sustu.
Çocuklar bu tatilde de çok eğlendi. Ama sonraları Duru biraz sıkıldı. Geldiğimiz ilk günün akşamı eve gidelim diye tutturmuştu. Son gün de eve gidelim demeye başlayınca artık sıkılma zamanı gelmiş oldu. Akşamları da dışarı çıkıp çarşıda yürüyüşler yaptık. Güzel dondurmacılar vardı. Durunun arabasını alamamıştık. Bunun faturası bize bel ağrısı olarak geri döndü. Duru sürekli kucak istiyor. Yere çömelip nefes nefese kalmış gibi kendini acındırıp kucağa geliyor. Selin de kıskanıp istediğinde bizim de bel ağrılarımız başlıyordu. Akşamları çarşıda çocukların zıpladığı tombolinler vardı. Ter içinde kalana kadar zıpladılar. Duru arada bir sıranın başına girip kaçak girmeye bile çalışıyordu.
Çarşamba akşamı çok fena yağmur yağdı. Yağmur serinlik getirdi ama sinek de geçirdi. Yağmur böceği denilen minicik kanatlı sinekler kapladı heryeri. Çok fena ısırıyorlardı. Denizde bile vardı. Cuma günü de yağmur yağdı. Hatta yağmurda denize bile girmeye yeltendik ama çok fena şimşekler çakıyordu, cesaret edemedik.
Duru burada iyice geveze oldu. Konuşamayan çocuk bir anda 4 kelimelik cümleler kurmaya başladı. Dili papuc gibi. Bizim kiracıların çocuğu bize geldiğinde bardağını unutmuş. Plastik sarı bir bardak. Ne zaman su istese ve bizde versek, “hayır Berilin bardağında” diyor ve onda istiyor. Su verince de “soğuk” diyor ve suyunu soğuk istiyor. Selini çok kıskanıyor. Selin ne yapsa, ne dese “bende” diyeceği tutuyor.
Duru bezi artık bıraktı sayılır. 1 hafta içinde alıştı. Arada bir kaçırdığı oluyordu ama gündüzleri artık bez takmaz oldu. Selin için zamanında aldığımız portatif klozete gidip kendisi yapıyor, kovasını da tuvalete boşaltıyor. Gece hala bez takıyoruz. Gece kalkıp onu çişe götürmek lazım ama ikimizde de o gücü kendimizde bulamıyoruz. Tatil dönemi de olduğu için gece 12 olmadan uyumuyorlar.
Duru hala yaramaz ve cadı. Ablasını çok ağlatıyor. Yarın Selinin doğum günü. Paritisini okul kapanmadan önce yapmıştık. Akşam da Metrogarden’a gittik ve Seline hediye almak istedik. Selin kitap aldı Duru da Olaf oyuncağı aldı. Mado’da otururken gidip çocuğun birinin yüzünü sıktı ve çizikler atmış. Annesi biraz sinirlendi ve kalkıp gittiler.
Bu yıl bol bol havuza gittik. Hilmiye çok sevmese de ben mümkün olduğunca kızları götürüyorum. Haftasonları ve akşam işten gelince gidiyoruz. Duru da yüzmeyi çok seviyor. Arada bir üşüyor, “üşüdü, üşüdü” diye sarılıyor. Çıkarıp ısıtıyorum, ısınınca tekrar giriyor. Dalmayı çok seviyor, burnunu kapatıp beraber dalıyoruz. Kolluklara da alıştırdım. Bırakıyorum kendi kendine yüzüyor. Selin de iyi yüzmeye başladı. Hala kollukları bırakmadı ama gözlükleri takıp dalabiliyor.
Akşamları yatağa gitmek hala bir eziyet. Selinden sonra Duru başladı “Anne 5 dakka”