Bayramın 2nci günü ve biz sonunda eve dönüyoruz. Sabah Selin 9:00 gibi uyandı. Kahvaltısını yaptıdıktan sonra eşyaları topladık ve arabaya yerleştirdik. Sonrasında hep beraber Atiye teyzemlere gittik. Anneannem’e bu aralar teyzem bakıyor. Anneannem biraz kötü durumda, felç geçirdiği için yatağa mahkum. Onu o halde görmek beni çok üzdü. Selin’i eve hiç çıkarmadık. Anneannem görse belki çok sevinebilirdi, ama Selin de korkabilirdi. Teyzem Selinle tanışmak için aşağı indi. Teyzeme cilveler yaptı. Bebekliğini görmeden 1 yaşındaki halini görmüş oldular. Sonunda bütün teyzelerim ve dayım Selinle tanışmış oldu. Dillerinden ne zamandır kurtulamıyordum. Ne zaman görebileceklerini sorup duruyorlardı.
Kısa ziyaretin ardından yola çıktık. Selin Niğdeye kadar yolda uyudu. Yolun yarısını Hilmiye ile beraber kullanarak gittik. Niğde civarında Selin uyanında ben tekrar geçtim direksiyona. Aksaray civarında bir yerde mola verdik. Selin’e yayla çorbası içirdik, çok acıkmış. Ardından uzun süre ara vermeden Ankaraya kadar geldik. kısa bir duraklamanın ardından Bolu da tekrar mola verdik. Selin bu defa mercimek çorbası yedi. Bizde afiyetle Düzce Köftelerimizi yedik. Çok lezzetliydi.Bir ara Selin elimden tutarak tesisin içinde beni resmen gezdirip durdu. Herkese de gülücükler atarak yürüyüp durdu. Bir ara ayakta kimseye aldırmadan kakasını da yaptı. İşte bu noktadan sonra İstanbul’a gelene kadar zor geçti.
Selin sürekli oyun isteyip durdu. Gerçi ayık hallerinde son zamanlarda bunu hep yapıyor. Tatil boyunca yoğun ilgiyi alınca bize çok alıştı ve acayip derecede şımardı. Yanında başka bir çocuğu seversek kıskanmaya bile başlıyor. Ama alğıları inanılmaz açık. Artık dediğimiz herşeyi anlıyor. Elindeki bir şeyi ver deyince verebiliyor. Nesneleri kutu içine koy dediğimizde koyuyor. Eskiden kutu içindekiler boşaltma eğilimi vardı, artık koymayı da öğrendi. Bazen söylediğimiz cümlenin içindeki bir kelimeyi seçip tekrarlıyor. Hatta yolda gelirken bir ara Hilmiye bana sordu. O sırada Ankaradan geçiyorduk. Aştiye geldikmi diye sordu. Selin de başladı Aşti, aşti diye tekrarlamaya. Bunu çok sık yapıyor bu aralar. Yakında cümle de kurar bu zilli. Şimdiden annesine cadı bile diyor.
İstanbula gelmek resmen eziyet oldu. Boludan sonra Selin bizi çok yordu. Hilmiye daha bir zorlandı. Hem yolun yorgunluğu hem Selin’in hareketleri bizi çok zorladı. Normalde 90-100km hızla giderken yol bitsin diye 120den aşağı hiç düşmeden geldik. 21:30 gibi eve geldiğimizde sonunda çile bitmişti. Siteye girer girmez Selin tanıdı ve yüzü gülmeye başladı. Eve gelince de sevincini görmek gerekirdi. O koltuktan bu koltuğa yürüyüp durdu. Banyosunu yaptırıp, eşyalarımızı yerleştirip sonunda deliksiz bir uyku çektik.
Bu arada atladığım birşey daha var. Anamurda Selin’i sinek mi, böcek mi soktu bilemiyoruz ama ısırık yerleri kızarıp şişti. Kızkardeşim Sistral adında bir merhemden bahsetti. Sinek ve böcek sokmalarında yeğenim için onu kullanıyormuş. Hemen eczaneden alıp sürdük. Gerçekten işe yarıyordu. 1 gün sonra şişliği iniyor 2 gün sonra da kızarıklığı da geçiyordu. Sonraki günlerde yine ısırılan yerlere onu kullandık. Her ne kadar sinek kovucu sürsek de Anamur’un sinekleri için değilmiş sanırım, bağışıklık kazanmış pis hayvanlar.