Bu hafta normalde tatilde olmamız hatta yarın İstanbul’a dönüyor olmamız gerekiyordu. Ama Selin’in rahatsızlanması bütün planlarımızı değiştirmişti. Her işte bir hayır vardır derler. Bu hafta havalar kötü geçti. Hava birden soğudu ve 3 gündür de yağmur yağıyor. Bu yıl genelde hep böyle geçti. Kış ağır, yaz ise yağmurlu. Şimdi Antalyada olsaydık denize girmek yerine pencereden yağan yağmuru izleyip “Yağmur yağıyor, arap kızı camdan bakıyor” oynayacaktık.
Bugün de yağmurlu bir günde uyandık. Yapacak çok birşey yoktu. Selin bu aralar koltuklara tutunarak yürümeye çalışıyor. Bazen ellerini bırakıyor, daha doğrusu oyuna dalıp unutuyor. Yakında bir bakmışsın ki dengesini kurup yürüyor olacak. Bugün mutfak çekmecesini açıp içini boşalttı. Elini kıstırmasından korkuyoruz. Biz yanında iken görüyoruz ama ya tek başına gidip yaparsa… Hal böyle iken evde çok fazla tehlikeli eşyanın olduğunu fark ettik. Özellikle köşe yoktalara bir çözüm bulmalıydık. Karar verildi ve Kartal Koçtaş’a doğru yola çıktık. Evde çocuk güvenliği ile ilgili bir bölüm bulunuyor. Aradığımız bir çok şeyi orada bulduk. Kapı için bir stoper, köşeler için yumuşatıcı malzemeler, çekmeceler için kilit, prizler için tıkaç gibi pek çok şey aldık.
Koçtaş’a gelmeden önce yakınlarda yemek yemek için Kebap49 diye bir mekana gittik. Orada Selin için ezogelin çorba sipariş ettik. Selin çorbayı çok sevmiş olmalı ki koca tabağı yedi ve hıç mızmızlık etmedi. Yada çok çok acıkmış olmalı. Koçtaş’da yine alış veriş arabasının ön tarafına bindirdim, ama bir süre sonra sıkıldı ve inmek istedi. Ben de Sepetin ön tarafına ayakta tutunarak bıraktım. Çok hoşuna gitti. Etrafa bir şeyler söylenip durdu. Karşısından gelenlerin yüzlerinde bir gülümsemeye neden oluyordu.
Aldığımız güvenlik önlemlerinden bir kaçı: