Pazar günü Selin 8:30 gibi uyanmış ve ağlayıp duruyor. Saatin 9 a geldiğini görünce kalktım. Hilmiye o gün için şehir fırsatları sunan bir siteden uygun fiyata kahvaltı almış. Kahvaltı 13:00te sona erdiği için erken gitmeliydik. Ben hemen Selin’e kahvaltı hazırladım. Yumurtasını haşladım, peynir, muz, ceviz içi, cicibebe ve süt karışımızından bir lapa. Keşke karıştırılmış olarak değil de ayrı ayrı yiyebilseydi. Aslında artık bulamaç hale getirilmiş bir kahvaltı yerine tek tek yedirmek gerekiyor, ama gel de bunu annesine anlat. Herşey hazır olunca gidip Selin’e baktım tekrar uyumuş. Öğerek uyandırmaya çalıştım. Biraz mızmızlandı. Sonra yavaş yavaş kendine geldi.
Ama yataktan çıkması yarım saati buldu. Tabi o arada kahvaltısı soğudu. Soğuk olunca da yemekte zorlandı. Hilmiye de yedirmekte zorlanınca bana kızmaya başladı. Zorlamayla da olsa sonunda bitirdi. Biz giyinmeye başlarken birden ağlamaya başladı. Dışarı çıkınca susar belki dedik ama nerde. Arabada da Maltepe sahile gidene kadar ağladı. Annesinin kucağından başka yere de gitmiyor. Bana da gelmiyor. Mecburen Hilmiyeye de kahvaltı tabağını ben hazırladım. Bu arada Selin hala ağlıyor ve annesinin kucağından ayrılmıyor. 1 saate kadar devam etti. Baktık susacağı yok hemen ayrıldık. Kısacası kahvaltıdan birşey anlamadık. Pazar günü sabahına kötü başladık.
Eve gelince hemen uyudu ve 2,5 saat hiç uyanmadı. Uyandığında ise sabahki kız sanki Selin değildi. Gülücükler, şaklabanlıklar. Çenesi açıldı, susmaz. Günü kurtarmak adına tekrar dışarı çıktık. İçerenköy Carrefour’a gittik. Alışverişimizi tamamladık. Selin’e Chicco mağazasından kıyafet aldık ve yorgun argın eve döndük.