Bugün eşimin doğum günü. Ona hayatıma girdiği için ne kadar teşekkür etsem, minneterlık duysam az gelir. Aslında biz birbirimizi tamamlayan iki ayrı karakterleriz. Ben ne kadar karamsar olsam O, okadar iyimser. Ben ke kadar sinirli olsam O, okadar sakin. Hikayemiz aslında 2001 yılında başladı. O zamanlar aynı firmada çalışan 2 iyi arkadaştık. O zamanlar hayrandım onun çevresine mutluluk dağıtmasına. Genelde hep güleryüzlü şimdiki gibi çok konuşkan bir şeydi. Kader bizim bu durumumuza 2 yıl seyirci kalabildi ve daha fazla dayanamayıp bizi 28 Eylül 2003 de biraraya gelirmeye karar verdi. O zamanlar çok fazla gezerdik. Arabamız da yoktu. Saatlerce zamanın farkında olmadan yürürdük. Eyüpten – Gaziosmanpaşaya dik yokuşu hiç farkında olmadan çıkardık. Kanlıcadan Beykoza oradan Hidiv Kasrı’nın dik yokuşu bizi yoramazdı.Sonra araba almaya karar verdik. Ayaklarımız bizim hızımıza yetişemiyordu. Daha uzaklara gitmek, daha fazla gezmek ve anı beraber paylaşacaktık. Bu araba ilerde bizim gelin arabamız olacaktı. Sırası gelmişti, evlenmeliydik. Bunun için ilk adımı attık ve nişanlandık. Rahmetli kayımpederimin babam yanımda olmasına karşın seni bana kendisinin istemesi ve vermesi dün gibi. Ona göre dini vecibeler kuralına göre olmalıydı ve oldu da. Abilerinin Fener maçını izlemek için sırayla bu merasimden kaçıp gitmesi de ilginç bir anı olarak kaldı hatıralarımızın bir köşesinde.
Gizli saklı yaptığımız tatil vardı Antalyada. Belkide hayatımızın en güzel tatili olmuştu. Çok eğlenmiştik. Sonra evlenme aşaması geldi. Zaman o kadar hızlı geçmiş ki her anısı bir güzel iz bırakmış. Düğün günümüzde gelinliğinin patlaması, koşuşturmalarımız, Öznur’un kızıp bozuk atması 🙂 Düğün sonunda Güzelcehisar’da yemek yememiz arkadaşlarımızla. Tabi öncesinde öğretmen evine gelinlikle alınmayışımız da ilginçti. Nedeni içerdeki başka bir gelin’in ilgi oldağı olmasını istemeleriydi. Bizi orada evlenecek çift sanıp resimlerimizi çekip arabamızın kapısını açmaları… Orada evlenen çiftin biz olmadığımızı öğrendikleri zaman kibarlıklarını kaybetmeyip sakin karşılamaları takdir edilecek birşeydi. Olabilecek bir çok aksilik gelmişti başımıza ama zoru başarıp evlenmiştik. Balayında da bırakmadı aksilik bizi. Güneş çarptı Hilmiye’yi ve son günlerini hastanede serum yiyerek geçirmişti. Havalanında düşüp bayğınlık geçirmiş, havaalanı doktoru müdehale etmişti. Kendimizi çabucak istanbul’a atmıştık sonunda.
Bebek yapmayı çok defa düşünüyorduk ama önce ev almalıydık. Fakat olmadı önceleri. Selin Ecem’i dünyaya getirmeye karar verdik. Selin Ecem dünyaya gelmeden 1-2 ay önce yüce güç dualarımızı duymuş olacak ki onun şansına bize ev almayı da nasip etti. Selin Ecem hastane çıkışı artık kendi evine gelebilirdi. Onun dünyaya gelişi bizi öylesine mutlu etti ki anlatılmaz bir duygu bu. Evet bugün Hilmiye’nin doğum günü ama bizim yeniden dünyaya gelişimiz Selin Ecem’le oldu. 12 Ağustos 2009. Bana verdiğiniz “Baba olmak” duygusu için ikinize de binlerce kez TEŞEKKÜRLER…
Bugün Hilmiye’ye sürpriz yapmak istedim. 2 gün öncesinden iş yerine gülleri ve eve de özel yapılmış bir pasta sipariş ettim. Aksilik bu ya, Perşembe akşamı bir gece çalışması oldu. Dolayısı ile Cuma günü izinliydi. Çiçeğini alamayacağı gibi pastayı da erken görecekti. Aksilik tam evden çıkacağı zaman pasta gelmiş ve kendisi teslim almış. Çiçek için de şirketinden aramışlar. Neyseki akşam çok eğlendik. Şengül Abla erken gitmedi ve Enginler de geldi. Pastasını kestik. İyiki doğdun aşkım.