Duru bu aralar tembellik edip yürümüyor ama emeklemiyor da. Dizlerinin üzerinde Levent Kırca’nın Küçük Hüsamettin’i gibi yürüyüp duruyor. Ayak tabanına tam basabilse belki yürüme işini de becerecek. ama parmak uçlarında duruyor. Arada bir tay tay yaptırıyoruz. 3-4 adım atarak gelip kucaklıyor. Yalnız Duru çok fena bir kız, Seline çektiriyor. Bugün Seline kızmış yandan yandan kafayı uzatıp vurmaya çalışıyordu. Kızdığı zaman direk kafayı atabilir. Kendini sevdirmesini çok iyi biliyor. Selinim öyle değil ama. Çok kibar, çok narin bir kız. Hiç bir zaman şiddet göstermiyor.
Selinle de başka problemlerimiz var. Akşam olduğu zaman yatma vaktinin gelmesini hiç istemiyor. Ne kadar yorgun da olsa uyutmak onu çok zorlaştı. Geçenlerde “Keşke kutuplarda yaşasaydım, orada hep gündüz, uyumak zorunda kalmazdım” demez mi. Akşamları nedeyse eve beraber dönüyoruz. Gelir gelmez boyama, kesme işlemlerine başlıyor. Dergi isteme durumu devam ediyor. Hemen hemen her akşam benden dergi almamı istiyor. Bazen aynı dergiyi 2 defa aldığı bile oluyor. Akşamları banyo işini de biraz değiştirdik. Banyo yapmak da istemiyordu. Artık küveti dolduruyorum, içinde yarım saat oynuyor, sonra yıkayıp çıkarıyorum. Artık ben söylemeden kendisi, hadi baba havuz yapalım diyor ve doğruca banyoya koşuyoruz.