Dün Judas Priest & Whitesnake konseri vardı. Arkadaşım Nadir davetiye bulmuş. Selin sabah uyanır uyanmaz bana sarılmaya başladı. Sürekli birşeyler isteyip durdu. Baba gel, baba otur, diyerek yanına çekmeye çalıştı. Baba gel! demesi, ses tonunu öyle masum bir şekilde ayarlaması eritiyor beni. Giyinip Şengül’ü almaya gidecektim, giyinmemden dışarı çıkacağımı anladı. Bacaklarıma yapıştı bırakmadı. Bakkala gidiyorum, Selin’e ekmek, peynir alacam diyerek kandırdık. Arkamdan sesleniyor -Baba bakkala git, ekmek al gel!
Konserden yine erken çıktım eve 23:00 gibi geldim. Daha kapıda anahtar sesini duyar duymaz, – Baba Geldiiiiiii!
Onasıl bir koşmaydı. Kollarını açmış uçarcasına geliyor. Sıkı sıkı sarıldı, pençelerini geçirdi omuzlarıma yine giderim diye bırakmadı. Başladı anlatmaya yaptıklarını. Sonra havuza gidelim dedi. Bu aralar bolca havuza gidiyoruz.Daha üstümü değiştirmeden, banyo yapmadan yanına oturttu. Kitabını getirdi, bana birşeyler gösterip ne olduğunu söyledi. Sonra banyoya gireceğimi söyledim. Beni banyo kapısına kadar götürdü, -Baba bıcı bıcı yap! diyerek kapıyı kapattı. Banyo sonrası beni bekliyordu. Benden önce kalem istedi, verdim. Sonra defterini istedi. Çekmeceye bakmasını istedim, gidip açtı çekmeceleri aramadan kapatıp yanıma geldi, – Defter çekmecede nok (yok kelimesini nok olarak söylüyor) Arayıp bulduk defterini. Defteri rasgele karalayıp ne çizdiğini söyledi. Yıldız, bulut, ağaç, güneş vs… Ama çizdiklerinin söyledikleri ile ilgisi yok 🙂 Sonra bana verdi kalemi, sayılara geçtik. O rakamları yazmamı istedi. Sonrada yazdığım rakamları tv de yada biryerlerde görüp gösteriyor. Kitabında da rakamlar var. karışık sorduğum bütün rakamları hatasız biliyor. 1 den 10 kadar say dedidimde de çok güzel sayıyor. Şimdilik 3 ü saymayı unutup atlıyor. Dokuz rakamını da Kokuş olarak telaffuz ediyor.
1-2 hafta içinde karakteri de daha uysal olmaya başladı. Öncesinde Selin’in herşey için ağlayan bir çocuk olmasından korkuyordum. Bu durum beni çok geriyordu. Bir şey istiyor ve bunu ağlayarak söylüyor. Vermezsek ağlamasını saatlerce sürdürebiliyor, o sebepten mücadele de edemiyoruz. Bu bu aralar o huyunu da bıraktı. Ağladığı zaman Hilmiye sesleniyor – Selin, ağlamak yok! … Başını öne eğip susuyor. Öyle bir eğiyor ki sanki suç işlemiş de cezalandırılmış gibi. Yürek dağlıyor. Hilmiye yemek yedirmekte çok zorlanıyordu, artık ağzını hemen açıyor, tabağını bitiriyor maşallah.
Havuzu parktan bile çok sever oldu. Geçen akşam nereye gideceğine kara veremedi. Seçenek sunduk, tam orta yolda durduk. Park mı, havuz mu? Havuzu seçti. Her akşam eve gelince boynuma sarılıp hemen havuza gitmek istediğini söylüyor.Artık kendi istekleri, kendi karar verme yetisi var. Bebeklikten tam anlamıyla çıkıp çocuk olduğu bir dönem. Artık tüm sıkıntısını sözle anlatır hale geldi. Kakasını yapsa söylüyor, bezini değiştirmemizi istiyor, karnı acıksa -Karnım acıktı! diyebiliyor. Ağrıyan yerini gösterebiliyor. Ama koca bebek hala aramızda yatmaya devam ediyor. Aslında bu durumdan çok şikayetçi değilim. Onu gün içinde o kadar az görüyoruz ki 24 saat beraber olmak yetmiyor. Gece uyanıp yanımda görmek güzel oluyor. Onu minik minik öpcüklere boğuyorum annesine belli etmeden. Hilmiyenin uykulu hali çekilmiyor, hemen yüzünü buruşturup homurdanmaya başlıyor. O kızacak diye sessizce işimi görüyorum 🙂 Yatmadan önce bir güzel yatak oyunları oynuyoruz. Sonra pış pış yapmasını söylüyoruz, o da bize söylüyor. – Baba gözlerini kapat, poş poş yap! (Poş poş yani pış pış uyumak demek)
Cumartesi günü Hilmiyenin doğum günü vardı. Güzel bir kahvaltı hazırladık. Selin bu defa bizi hiç rahatsız etmedi. Önce o yaptı kahvaltısını. Sonra masada ona da bir yer ayırdık. Sandalyeye yastık koyarak yükselttik. Sultanlara layık bir yer yaptık. Biz kahvaltımızı yaparken o konuştu, biz dinledik. Harikaydı. Hilmiyeye hediye olarak güneş gözlüğü almak istiyordum. Ama seçimi bereber yapmalıydık. Bu yüzden sabah güzel bir kahvaltı sonrası alışveriş merkezine gittik. Önce mayo aldık, sonra gözlükçüye girdik. Hilmiyenin kaş arası yine oyulmuş vaziyette olduğu için taktuğu RayBan’ler çok yakışmadı. Diğerlerini de o beğenmedi. Beğendiğinin fiyatı yüksek geldi derken alamadan çıktık. Artık 1 gözlük borcum var.
Selinle hayat çok güzel