Akşam eve gittiğimde Selin beni görünce yine çok sevindi. Kucağıma gelmek için uzandı. Eşim, bugün Selin’in bir kaç adım attığını söyledi. Başta inanmadım. Koltuklara tutunarak tüm salonun etrafında dolaştığına artık gözümüz alışmış ki Selin’in yürüyor olabileceği bir an için uzak gelmişti. Sonra sırtını koltuğa yaslar vaziyette karşıma alıp kollarımı açtım. O küçük ayakları ile bana sevinç çığlıkları içinde koşması görülesi anlardan biriydi.
O an ne düşüneceğimi bilmez bir şekilde şaşkın halde dururken hemen fotograf makinasına sarıldım. Makinayı en hızlı pozlama ayarına alıp deklanşöre bastım da bastım. Hiç bir anı kaçırmak istemezcesine sürekli çektim resimlerini. Belki başkalarına bu hislerim çok garip gelebilir, çok sıradan hissedebilirler. “Ne var işte, hepimiz yürümedik mi, bu da yürüyecek tabiki” Kazın ayağı öyle değil tabiki. Onu dünyaya getirdiğimizden beri bir çok gelişimine şahit olduk. ilk beslenmesi, ilk kelimeleri, ilk gülüşü… hepsi bir ilk, tıpkı yürümesi gibi.
Eşim Yaren’e bir görev vermiş. O da bir kaç gündür karşısına alıp ellerini bırakarak yürüme alıştırmaları yaptırıyormuş. Dün, tıpkı bir gösterinin provalardan sonraki final gecesi gibiydi. Aferin YAREN’e!!!
Hemen tabi ailenin büyükleri aranıp bu mutlu haber paylaşıldı. Hissedilen mutluluklar 2ye, 3e katlandı.
Bu aralar ayrıca hayvanları da öğrenmeye başladı. Cik cik dediğimiz zaman onun kuş olduğunu, miyav dediğimizde kedi dediğimizi anlıyor. Geçenlerde resimli bir kitap almıştık. Cik cik nerede diye sorduğum zaman parmağı ile işaret edip göstermişti. Kitapta kaplumbaşa, tavşan, ayı gibi diğer hayvanların arasından bulmuştu. Dün akşam da çocuk parkına gitmiştik. Kediyi gördü ve ona gitmek istedi. Miyav nerede diye sorduğumunda kediyi göstererek birşeyler söylenmeye devam etti. Her geçen gün yeni bir gelişimini görüp şaşkınlık içinde izliyoruz ve dilimizden düşmeyen kelime MAŞALLAH.
Not: Evde unuttuğum resimleri yarın yayınlıyor olacağım