Dün akşam inanılmaz kötü bir geceydi. İnsan sabrını zorlayan, dayanılması zor anlardan biriydi. Saat sabahın 3’ü. Bir ağlama sesi evin içinde yankılanıyor. Bir süre sonra susar dediğimiz boncuk, bir türlü susmadığı gibi ses şiddeti giderek artıp tüm apartmanı kapladı. Yani apartmanda kapasama alanı bu kadar geniş bir çocuk daha yok. 1 saate yakın annesinin kucağında “anne” diyerekten ağladı. Ben kucağıma almak istediğimde daha bir arttırıyor ve gelmek istemiyor. Pençelerini annesinin etlerine geçirip sıkı sıkı yapışıyordu. Yatak odasından ayrılmanın vakti gelmişti. Zaten uyku diye bir şey kalmadı. O çığlık sesi baygın adamda bile uyku bırakmaz. Salonda bir süre televizyonu açtık. Müzik kanalına bakarak sustu ama uykusu hala gelmiş değildi. Hilmiye bir süre koltukta sızdı, artık onun da sabrı taşmıştı. Kalkıp yatak odasına gidince tekrar ağlamaya başladı.
İş başa düştü. Kucağıma aldım ve beraber bizde annesinin yanına gittik. Ama yatağa girmek istemiyordu. Şöyle yatağa doğru uzattığım an, vay sen misin bunu yapan, Aaaaaaaaaaaa!!!!! Kucağıma aldım, ninni söyleyerek oda oda dolaştık. Mutfakta belki bir 20 dk kucağımda yattı. Sessiz sessiz durdu. Sırtına, karnına, başına hafif hafif masaj da yaptım, belki uykusu gelir diye. Ama ne mümkün, gözler kapanmak bilmiyor ki. Kucakğımda mutfakta bir başımıza öylece durduk ama benim belim daha fazla dayanmadı. Ağrımaya başlayınca salona gittik. Salonda koltuğa uzandım. Göğsüme yaslandı. Ben uymuş kalmışım o hala uyanık. Sonra Hilmiye bakmaya bize geldi. Onu görünce “Anne” diye yeniden ağlamaya başladı.
Artık saat 5’e yaklaştı. Hilmiye ile bu konuda da tartıştık. ağlamasına kayıtsız kalmamı istiyor ama ne mümkün. Dayanamıyorum. Çaresizlik beni çok daha fazla geriyor. Gerilince de ses tonum yükseliyor. Bana dese ki “hadi araba ile gezdirelim” yada “uyumayıp beraber sakinleşinceye kadar tv izleyelim” dese hiç zoruma gitmez yaparım. Yeter ki yapacak birşeylerim olsun. Sonunda onları salonda bırakıp ben odada uyuya kaldım. Bir süre sonra da onlar geldi. Selin uykuya daldığında 5:30 olmuştu. Zaten 6:00 da da kalkıp işe gittim. Bugün işte kafam önüme düşüp durdu. Öyleye kadar Point oltelde bir tanıtıma katılmıştım. Neredeyse hiç dinleyemedim. Kafamı çaktırmadan duvara dayayım gözlerimi kapattım. İş yerinde de monitore bakıyorum ama ruhum uyuyordu. Allah bir daha göstermesin. Ağrıyan bir yeri olmadığına göre belki de kabus görmüştü.
Akşam eve gelir gelmez biraz uyudum. Kendime geldim. Akşam için enerji topladım. Selin’in keyfi yerindeydi. Tabi uykusunu aldı prenses.
Bu arada diş fırçalamaya başladık. Akşamları ben fırçalarken gördüğünde fırçasını istiyor. Fırçaya “Pıçı” diyor. Pıçı’yı veriyorum biraz kendi fırçalıyor, sonra da üzerine biraz Nenedent macun sürüp dişlerini fırçalıyorum. Nenedent florüd içermediği için yutsa da birşey yapmıyor. Yutulabilir yani. Süt hala içmediği için inşallah kalsiyum bakımından eksik kalmaz ve dişleri zayıflamaz.