Son yazımın üzerinden aylar geçti. Kendimi tekrarlamamak için bu kadar çok yazmayı artık doğru bulmuyorum. Hele ki 2nci çocuk sahipleri daha iyi anlar, aynı şeyleri tekrar tekrar dejavu gibi yaşamak oluyor bazen. Bu zaman içinde neler yaşadık başlayalım.
Yılbaşı
Yeni yıla girişimiz bu yıl biraz daha soft geçti. Mersin’den annem ve babam misafirlerimizdi. Havaların soğuk ve kirli olması yüzünden zor zamanlar geçirdiler. Her ikisi de hastalandı ve bize çok belli etmemeye çalıştılar. Yaşlanında böyle oluyor belki de. Kendi kendilerine ilaç içip, çeşitli bitkileri kaynatarak çare aramak gibi davranışlara giriyorlar. Ardına Hilmiye, Selin ve Duru da gribal enfeksiyon geçirdiler. Hal böyle olunca evde ağır bir hastalık havası içinde çok eğlence olmuyor.
Selin uzun zamandır hasta olmuyordu. Özellikle akşamları boğazım ağrıyor diye gelip çare istiyor, Duru ise her zamanki gibi öksürük içerisinde kıvranıyordu. İzlem Hn’a kontrole gittik. Duru için uzun bir A4 kağıdına tedavi planı hazırladı. Çeşitli çizimlerle geçişimini açıkladı. Şöyle ki; bronşları biraz dar, zaman içinde büyüdüğünde o da genişleyecek. Bu zamana kadar astım haline gelmemesi için çeşitli ilaçları farklı zamanlarda kullanmak durumundayız. Özellikle İstanbul’un kirli havasını da düşününce başka çare kalmıyor. Duru özellikle çok hareketli bir çocuk. Evin içinde bir odadan diğerine bile koşarak gider, çok terler ve sonra da öksürmeye başlar. Bu ilaçlar bir süre nebilizatör denilen makina ile verilmekte, gözlerde katarakt riski yüzünden bırakıp Aerochamber denilen tüp şekline geçmek gerekmekte. 2 tedavi dönüşümlü olarak yaz dönemine kadar kullanılacak.
Okulda yemek için Hilmiyenin yaptığı Nutellalı kurabiyelerden okula götürmüşler. Bir kaç arkadaşına da vermiş. Kalalını dönüşte Serviste yemişler. Eve geldi midem, karnım falan. Hastaneye gittik birşey çıkmadı. Belki beta olmuştur dedik, yok değil. Selin 2 gün okula gidemedi. Kontrolde birşey çıkmadı. Sonra gribal ekfeksiyon geçirdi. 2 hafta içinde de iyileşti. Yılbaşı sonrası bizimkiler Mersine döndü. Yılın ilk kar yağışını görmeyi istemediler. Kar bu yıl çok yağmadı, hafif yerlerde toplandı ama hemen eridi. Bu bile çocukları çok mutlu etti. Durunun hayali çıkıp kardan adam yapmaktı ama olmadı.
Duru’nun Doğum Günü
2 Ocak Durunun doğum günüydü. Partisi gelecek hafta okuldan arkadaşları ile bir mekanda olacak. Ama biz resmi gününde bir pasta kesmek istedik. Annemler de asıl onun için burada bulunuyorlardı. Miniğimiz artık 6 yaşında. Fakat gelecek haftaki partisinden sonra 7 olacağını düşünüyor. Bizimki her ay 1 yaş atlamaya sonra da ablasını geçmeyi planlıyor.
Yarı yıl tatili
2 hafta önce okullar yarı yıl tatiline girdi. Hilmiye iş yerinden 2 gün izin alıp onlarla vakit geçirdi. ilk hafta çocuklarla beraberdik. Geçen hafta ise Hilmiye ile beraber Barselona’ya gittik. 1 hafta zaman geçirdik. Tatil süresince yapılması için bir kitap verildi. Bitirmesi için Seline hiç zorlama yapmadık. Barselonadayken hepsini bitirmiş. Kendi sorumluluklarını biliyor artık. Daha önce bir kitaptan bahsetmiştim. Ahmet Naç ‘Beni BuKadar Sevme Anne’ Bu kitapta yazılanlar bizim hayatımızı değiştirdi. Artık çocuklara sorumluluk duygusu aşılamayı, hayatın problemlerini kendilerinin çözmesini sağlamaya çalışıyoruz.
Geçelerde Voleybol eğitiminden çıktık ve Selinle beraber Starbuck’a gittik. Sıraya girdik, arkadan arkadaşları ve anneleri de geldi. Çocuklara ne istediğinizi söyleyin biz sipariş ederiz dediler. Peki Selin ne yaptı; hem kendi hem de benim içeceğimi sipariş edip bardaklara kendi adını yazdırdı. Küçük birşey gibi gelebilir ama onun dünyası için bu bile büyük adım. Hatta içeceğinin çok fazla sıcak olmaması konusunda bile uyarılarda bulundu. Biz yurtdışındayken kuzeni bizde kaldı. Bahar, Selin ve Duru gittikleri starbuckda yine kendi siparişlerini verip ödeme yapmışlar. Düşününce, bu küçük şeyler ilerle yaşayacakları büyük sorunlar için bir prova adeta.
Barselona Gezimiz
Aslında Hilmiye iş için gitmişken ben de gezmek için gittim. Bizimkiler hemen siparişlerini verdiler. LOL bebekler, Jojo siwa malzemeleri gibi pek çok şey. Hilmiye ile ilk gün kilometrelerce yürüyüp oyuncakçı aradık. Şehirde o kadar az oyuncakçı varki çok şaşırdık. Başkasına anlatsak inanmazlar. Bizdeki ToyzShoplardan orada yok. Kocaman bir AVM içinde bile minik bir oyuncakçı sadece peluş oyuncak satıyor. Satamıyor demek daha doğru. ülkede çocuk çok az belki de, yada aileler almıyor, bilemedik… Cleare’s adında (bizde de varmış kapanmış) mağazadan Jojo siwa tokaları, kalemleri, saç fırçaları gibi pek çok şey aldık. Barselonaya çocukları da götürmek istemiştik aslında. Selin okulda ispanyolca görüyor, onun için pratik de olurdu. Ve ilk yurtdışı seyahatleri olabilirdi. Fakat pasaportları gelmiş olsa bile vize yetişmeyecekti. uzun süre yürüyemeyeceklerdi ve en önemlisi yemek sıkıntısı çekecektik. Biz bile çok sıkıntı yaşadık. Yemek kültürü neredeyse olmayan bir ülke. Genelde uzakdoğu, italyan gibi ülkelerin elinde ama hakkıyla yapmadıklarını düşünüyorum. Türk restoranlarını düşünün çirkin bir kırmızı tabela, içerisi kirli görünümlü, çalışanlar afgan yada hintli, en kötüsü de vitrinde çiğ pişmemiş etler. Tanıştığım bir aile çocukları ile gelmişti. çok zor geçmiş tatil. yoruldum, çişim geldi, acıktım sözlerini çok duymuşlar.
Okul Gösterisi
4ncü sınıflar bu yıl muhteşem bir gösteri hazırlamışlardı. Matilda müzikali. ilgilizce olarak hazırlanmış bu gösteriye para verip de gidilir seviyede diyebilirim. çocuklar rollerine çok iyi çalışmış, dekorlar çok iyi hazırlanmış, senkron olma becerileri gelişmişti. 4 yada 5 bölümden oluşan gösterinin 2 tanesinde Selin’in rolü vardı. Giymiş olduğu okul üniforması şeklindeki kostüm çok yakışmıştı. alkışlamaktan ellerimiz acıdı. okul tarihinde ilk kez gerçekleşmiş bir gösteri olması da şaşkınlık yarattı bizde. Böylesine üst perdeden bir performansı kimse beklemiyordu. Seray Teacher bence çok iyi iş başarmıştı.
Çocuklardan büyük sözler
Duru annesine sipariş veriyordu. Bana kırtasiyeden kağıt, kalem ve pirit almalısın diyor. Ama Hilmiye başka şeylerle ilgilenip öylesine tamam, tamam dedi. Annesine sorusu şu oldu; beni dinlemiyorsun, ne istedim say bana bakim..
Eve gelirken kırtasiyeden 1 top A4 kağıdı aldım. Eve gelir gelmez Duru herşeyi elimden alıp odaya gitti. Baktım A4 topunu da açmış, kağıtlar dağılmış. Beraber topladık, bunları böyle açmamasını, özelikle bu kağıtların pahalı olduğunu söyledim. Kaç lira diye sordu, 40 lira dedim. AAA ucuzmuş o zaman…
Selinle bir konuda tartışıyorduk. Kızıp salona geçtim, tartışmak istemedim. Duru gelip bana: Baba bu kadar da alıngan olma… dedi.