Bugün 18:30 gibi eve gelince Selin yine karşıma çıktı. Şu sıralar bizi gördüğü zaman acayip bir şımarıklık içine giriyor. 2 gündür Hilmiye ile beraber gidip geliyorduk. Taksimde bir eğitime katılıyor, akşam çıkışta da eve beraber dönüyorduk. Bizi kapıdan beraber girerken görünce şımarıklık 2 katına çıkıyor. Ne yapacağını bilemiyor, etrafında daire çiziyor, sağa sola paytak bir şekilde yürüyor, saçlarını dalgalandırıyor ve daha nice enteresan davranışlar…Selin’in ilginç yanlarından birisi de kendini hemen karşısındakinin kollarına bırakmayışı. Normalde bir çocuktan bu beklenir; karşısına geçersin, kollarını iki yana açarsın ve sana doğru koşmasını beklersin. Ki bu bekleyiş normal olanıdır bana göre. Ama Selin öyle değil, gelir gibi yapar bir anda sanki kararından vazgeçmişcesine yolunu değiştirir. Karekterini yavaş yavaş çözüyoruz. Aslında bu onun kendini sevdiriş şekli. Kucağımıza gelmek istemese de sevilmek hoşuna gidiyor. Yakalayıp biraz hoplattıktan sonra başlıyorum öpmeye. Bazen kendime engel olamayıp öpme olayında aşırıya kaçtığımı biliyorum. Bu seferde çığlıklı ağlama sesleri ortamı dolduruyor.
Benim bugün farkettiğim başka bir tespit ise koltukların üzerine artık yardım almadan çıkıp inebilmesi. Bir an gözüme takıldı. Bir anda ayağını kaldırıp koltuğun üzerine koydu. Sonra diğerini yukarı çekti ve uzandı. Bir süre sonra da tersi yöntem ile iniverdi. Çok şaşırdım ve sevindim.
Eskiden mutfağımızdaki masaya boyu yetişmezdi. Köşe noktaları bu yüzden korkutmuyordu bizi. Sürekli gözümüzün önünde oluşundan mıdır nedir, boyunun bu kadar uzadığını anlayamadık. Alnı ile masa aynı hizada artık. Bugün o yüzden kafasını sivri köşeye vurmuş ve sağ tarafında minik bir şişme oluşmuş. Oraya başka bir çare düşüneceğim. Normalde plastik malzeme yapıştırmıştım ama yaramazlık yapacak ya, hepsini sökmüş.
Akşam yine 23:30 gibi ballı sütünü hazırladım ve yanına uzanarak annesinin vermesini izledim. Hilmiye seslendiğinde “Annecim, mama, mama” dediği anda eliyle emziğini çıkarıyor ve biberonu emmeye başlıyor. Biraz içtikten sonra yoruluyor ve elinde tuttuğu emziği tekrar ağzına sokuyor. Biraz dinlenmeden sonra yine “Annecim mama” cümlesini duyunca kafayı kaldırıp, emiziği çıkarıyor ve süt bitinceye kadar tekrarlanıyor. Bazen emzik elinden düşüyor ama ona rağmen karanlıkta eliyle etrafı yoklayarak buluyor ve ağzına koyuyor. Hazır sızmış halde iken ona sarıldım, öptüm ve saçlarını okşadım.
Kızımız bu kadar hızlı büyürken bize de maşallah demek ve buğulanan gözlerimizle onu izlemek düşer. Karşılıksız sevmenin ve hissettirmenin sonucu bu hikayeler…